Tanrı'yı oynamak! Ellerine geçirdikleri her imkânı, her mülkiyeti sahiplenme duygusuyla otorite aracı olarak kullanmak duygusu bu. Hükmetmek, karar vermek, geleceği belirleme gücünü elinde tutmak. İnsanlara iş ve rızk verdiğine inanmak, insanları sınıflamak sonra. Cenneti ve cehennemi pay etmek. Bütün bunlar düpedüz Tanrı'yı oynamak değil de nedir? Zavallı insan bu kez zor bir oyun seçti ve acı duyacak...
Duygularını saklayamamak ne kadar kötüdür. Bazı insanların yüzü, içinden geçirdiği ne varsa dışarı yansıtır. Bazıları gizlemekte beceriksizdir. Er geç itiraf etmek zorunda kalırlar.
Reklam
Yorgunum ve unutmak istiyorum. Bir zamanlar direncimi arttırıyorlardı. Şimdi ise tüketiyorlar beni. Bunları unutmanın ihanet olacağını düşünüyordum. Şimdi unutmak için her şeyi deniyorum. Yaşadıklarımdan öğrendiklerimle kalmak istiyorum.
Çalınmış bir hayatın peşine düştüm aslında. Onu en son şehrin hangi sokağında bıraktığımı hatırlamaya çalışıyorum.
Hayatı, bir kitabı okur gibi geriye yaslanıp okuyamazsın. Direniş ayakta filizlenir, yürüyüştür ayakta kalmanın besini. Geçiştirilmiş bir yaşamın, zayıf kalmış kalbini taşıyorsun.
Reklam
Hayatını kalabalıklaştırdıkça ölümü içinden çıkılmaz bir hale dönüştürüyorsun.
Kaybettiğin hiçbir şeye ağlamanın anlamı yok anlıyor musun? Sevdiğin kadını sokaktaki kadınlardan ayıran anlamı sen ona kattın. Olmasa da bir şey değişmeyecek. Hayatı kalabalıklaştırdıkça içinde kayboluyorsun. Kendi kalabalıklarının arasında kutsallarını yitirdin.
Yaşama anlam katan tek şey Allah'ın var olduğu gerçeğidir. Bize anlam katan da başka bir şey değildir. Şimdi tutunmak zamanı hayata, tırnaklarımızı hayata geçirmek zamanı. Yüzünü yere indirme, senin utancın değil yaşadıkların. Yarım kalan tüm hesapların ödeneceğine dair inancını diri tut. Allah seni annenden ve babandan daha çok sever. Allah ellerini bırakmasın...
Reklam
Tanrı'ının yerine konuşan insanların sesleri kilisenin duvarlarında yankılanıyordu. Oradan tüm Roma'ya ve dünyaya yayılıyordu. Tanrı gibi konuşanların sesi her zaman daha yüksek çıkıyordu.
Gürültü bilinci kuşatıyor. Gürültü bilinci dönüştürüyor. Gürültü bilinci kısırlaştırıyor. Gözlerine bant çekiliyor zavallı çocukların, kızların, kadınların. Hüzün en çok gözlerden okunuyor. Gazetelerde hep gözler gizleniyor. Acı en çok gözlere gizleniyor. Acı en çok gözlere siniyor. Utanç en iyi gözlerden okunuyor. Gözler hayatı tefsir ediyor. Hayat gözlerden kendini ele veriyor.
Cemaatler diyorlardı, vakıflar diyorlardı da bir kez olsun uğramadıkları mekânları yerden yere vuruyorlardı.
Hayatı yığınla grafikten, yatay ve dikey eğrilerden ibaret sayan bir zamanı yaşıyoruz. Matematik bilmeyenlerin tutunamadığı bir çağ. Hesaplamalarla dolu her yer. Bankalar, müşavirlik büroları, borsa, şirketler, puan hesaplamaları, ekonomik veriler, vergi hesaplamaları, pariteler, faturalar...
Evimizin duvarında, küçük odanın giriş kapısının üzerinde asılı bir kartpostalı hatırlıyorum. Arapça hu yazıyordu üzerinde. Bu nedir diye sormuştum. Allah yazıyor demişlerdi. Küçükken Allah'ın yüzünün h harfine benzediğini düşünürdüm. Allah dendiğinde aklıma h harfi gelirdi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.