1254 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Sadece bir kere okuyarak Risale-i Nur'dan Sözler kitabını eleştirmek ne haddime ? Aşağıdaki konferansı okursanız şayet, Üstad ve Risale-i Nurlar hakkında genel bir bilgi edinmiş olacaksınız. Kendinize bir şans verin. Bu kitap okuduğunuz kitaplar gibi değildir. Okuyarak zaman kaybetmiş olduğunuz tüm kitaplara lanet okutur,
Sözler
SözlerBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 20125,5bin okunma
Cennette Diller
Cennette en temel ihtiyaçlar olan yemek, mekan, nikah örneklenerek Zuhruf süresi 71. Ayette "Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır." diyerek genelleştirir. Herkesin ilgi alanına göre canlarının istediği ve gözlerinin lezzet alacağı şeyler olacak. Ben ise en çok dilleri merak ediyorum ve zevk alıyorum. Mesela en basit bir Kürdçe beyit başka bir dile çevrilince o ruhu, tadı ölüyor. Hz. Musa gibi ulu'l-azm bir peygamber Tur dağında Allah Tealanın bir kaç kelamını duyunca bayılıyor. Ve "Hz. Musa: Kelamın böyle midir diye sorunca, Allah: "Bütün dillerin gücü bendedir." dedi. * Cennette Allah'ın kelamını ve bütün dillerini dinlemek isterdim. Allah bizi nasipsiz bırakmasın inşallah..
Reklam
Eleştirinin “yerme” ve “kötüleme” ile eş tutulması, eleştiriyi bu yönüyle, salt bu yönüyle görme ve algılama, bilginin doğasına uygun olmayan bir algılama biçimidir. Sözün, sahibini terk ettiği bir nokta vardır. Eğer bu noktaya gelirse, söz sahibini terk eder ve yaratıcısına döner. Sözün, kelâmın bünyesi, kötülüğü taşıyamayacak kadar şeffaf ve narindir. Kötülüğe davet edilen söz, acı çeker. Çünkü onun gerçek yurdu, hakikatin yurdudur. Söz, he an, mutlak yaratıcının yanına dönmekten hoşlanır. Sadece bundan hoşlanır. Sözün muhatabı olan insanın ruhu, mutlak yaratıcının üflemesidir. Söz, bu üflenmiş olanla uyumlu olmaya hasret duyar. O, insanın ruhuna merhamet kanalıyla doğar ve diline bu kanal aracılığıyla gelir. Kelime de böyledir. Kelime, merhamet kanalından geldiğinin bilinciyle tasarruf edildiğinde hem yumuşak bir tabiata, hem de sirayet edici bir hâle kavuşur. Yazının etkisizliği, kelimenin doğasına uygun davranmayışın bir sonucudur. Şiddet ve kusur üzerinden harekete zorlanan kelime, bir bumerang gibi geldiği yere döner ve kendi kaynağını vurur.
Alçak gönüllülük cennetin, alçaltılmak ise cehennemin kapılarını açar. Alçak gönüllülükte bir çeşit isteyerek boyun eğiş vardır. Kendi rızasıyla kabullenmiştir onu insan. Incil’deki kelâmın gerçekliğini meydana koyar: “Alçalan, yükselecektir.” Alçaltılma ise tersine, ruhu bayağılaştı­rır, eğip büker, biçimsizleştirir, çoraklaştırır, öfkelendi­rir, damgalar. Çok güç iyileşebilecek manevî bir yaraya yol açar.
Musikî duaya benzer. Dua, Allah’ı, kendi çırpınışımızla içimizden bir şey gibi yaratır. Öğretilen her şey, bütün akideler, korkular, engeller, insanın kendi üstüne katlandığı, varlığındaki biçareliğin şuuruna erdiği, onu ezici kâinatla karşı karşıya gördüğü bu yalnızlık ânında hepsi unutulur. Bu biçarelik şuurunun, bu yalnızlığın arasından Allah bütün parlaklığıyle doğar. Musikî de öyledir. Kendi üzerine döndükçe kendisini, hedefini, mevzuunu yaratır. Musikînin maddesi yoktur. Başlangıcı vardır. Bu, hançeremizin veya asabımızın (Valery’nin dediği gibi) bir gıcıklanışıdır. Geri taraf, asıl kumaş, kendiliğinden ve kâinatıyla beraber doğar. Maddesi olmadığı için insanı ele alarak işe başlar, onu siler, değiştirir, ona ayrı zamanlar icat eder. Sonunda tıpkı dua gibi ortada benden başka bir şey olan bir "Ben" kalır. Ve bu benlik kâinatın bir nevi eşitidir. Tevrat’taki kelâmın hakikî mânâsı musikîde anlaşılır. Mesnevi’deki «Bişnev» de böyle değil midir? Dinle! Sen, yeni baştan bütün bir dünya ile beraber doğuyorsun. Ve sesler birbirini kovaladıkça mucize tamamlanır. Ferah-fezâ âyini, daha başladığı anda biz başka bir hüviyetiz. Varlığımız, bizden çok kuvvetli bir varlığa terk edilmiştir. Tek bir andan, onun sağılmasıyle bu yeni baştan doğuş, bu adım adım teşekkül, bu üst üste uyanışlar, her şey bitti sandığımız anda yeniden her şey oluşumuz, bizi sonunda, imkânlarımızın dışında bir yere götürür. Muhayyilenin bile sustuğu bu anda, insan ruhu sonsuzluğun bir çalkanışı olur.
Sayfa 326 - Türkiye Kültür Enstitüsü YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kelamın da ruhu vardır... •o yüzden ya hayır konuş ya sus...
Melikşah Sezen / Vuslat Dergisi Türkçülük İdeolojisi ve Mâturîdîlik: Bir İdeoloji İstikametinde Mâturîdîliğin Keşf ve İstismarı Ehl-i Sünnet dairesi içinde yer alan kelâm fırkalarının kurucu iki reisinden bir tanesi olan İmam Ebû Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Mâturîdî es-Semerkandî (ö. 333/944) ve ona nispetle anılagelen itikadî
Şimdi beni dikkatle dinle, sözlerimi aklının en korunaklı yerinde sakla ve sakın ama sakın unutma! Yolculukların en çilelisi aşk için yapılandır. Ve zorluk ne kadar artarsa aşk o kadar kıymete biner, o kadar anlam kazanır, o kadar vaz geçilmez bir hal alır. İşte o benzersiz yolculukta amacına ulaşmak için benim sözlerime ihtiyaç duyacaksan, benden
Alçak gönüllülük cennetin, alçaltılmak ise cehennemin kapılarını açar. Alçak gönüllülükte bir çeşit isteyerek boyun eğme vardır. Kendi rızasıyla kabullenmiştir onu insan. İncil'deki kelamın gerçekliğini meydana koyar: "Alçalan, yükselecektir." Alçaltılma ise tersine, ruhu bayağılaştırır, eğip büker, biçimsizleştirir, çoraklaştırır, öfkelendirir, damgalar. Çok güç iyileşebilecek manevi bir yaraya yol açar.
Resim