Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini
hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da,
rengarenk kanatlı bir kelebek olup
Hər zaman psixoloji romanları oxumağı çox sevmişəm. Ancaq bu kitabı oxuduğum digər psixoloji romanlardan fərqləndirən bir çox xüsusiyyətlər var. Sigmund Freud, Yalom kimi psixoloqların qələmə aldığı mövzular bizim cəmiyyətimizdəki psixoloji problemlərlə o qədər də uyğunlaşmır. Türk həyat tərzinin, düşüncə tərzinin bizə daha yaxın olmasından
Kelebekler bir gün mü yaşar?
Bu yaşam süresinden ne anladığımıza bağlıdır. Yaşamayı, doğmak, yaşamak
ve ölmek şeklinde tarif edersek kelebekler aylarca yaşarlar. Kırlarda ve
bahçelerde uçuşarak ince, zarif ve güzel renklerle bezenmiş kanatlarıyla
yapraklara konan, bizim kelebek olarak tanıdığımız hali, ömrünün ölümüne
yakın son aşamasıdır. Bu
Aşk, kış kıyamette bile kelebek olmaya heveslenecek kadar çocuk tutabilmektir kalbi...
On yedi yaşında bir şizofrenim; benim de aşk tarifim böyle. İnsanların arasında yalnız hissediyorum kendimi; kimse sincaplardan ve kelebeklerden konuşmak istemiyor.
"Ben kelebek olacağım" dedim anneme; "kelebeğin ömrü üç gündür" dedi.