Kişisel olarak, ben, kaçmanın zahmete değmediğine... burada, kalmanın ve hatta dolaşmanın, olabildiğince eskisi gibi davranıp olan biteni izlemenin daha iyi olduğuna karar verdim. Sıraya dizilmiş katiller gibi sürüklenen gençler gördüm. Çevrelerini sarmış olan iki sıra polis, onları iteleyerek, halkın iyice görmesi için Batı Mahallesinden geçiriyorlardı. Her birini bir polis, bir koluna zorla kıvırıp eliyle ensesine bastırarak, yüzünü aşağı eğmeye zorluyordu.Şişmiş, çarpılmış bir yüz. Yanık kollar ve bilekler, donuk gözler, aptallaşmış bakışlar. Aklıma Komünist Devrim Müzesinde sergilenen sararmış fotoğraflar geldi, tam da Tien An Men Alanında çekilmiş. 1927'de Çan Kay Şek'in polisinin komünist tutuklamasından fotoğraflar,Elleri kelepçeli, kolları sırtlarına kıvrılmış, aynı biçimde, başları öne eğik yürümeye zorlanan işçiler ve öğrenciler. O yüzler de, aynı biçimde şiş ve morarmış... aynı kör kıyıcılıkla dövülmüşler. Radyo sürekli olarak yineliyor: "Kim olduğunuzu biliyoruz, yüzünüzü, giyiminizi, adlarınızı. Ama kendi isteğinizle teslim olmanızı istiyoruz... bu durumda cezanız daha hafif olacak."Daha hafif... Neye göre daha hafif? Sonra o 'KENDİ İSTEĞİNİZLE" kulağa ne kadar garip, gülünç geliyor su anda: Kendimizi tutuklatmak ve belki de öldürtmekte özgürüz."
İçerisinde bulunduğumuz günden de, çağdan da sorumluyuz. Tembelliğimizi haklı bir gerekçe haline getirebilmek için zamana kusur bulmaya çalışmak, hayata ihanet etmektir. Çünkü zaman hayatın kendisidir. Bunun aksini iddia eden, esaretin bekçisidir.
''İslami terör'' tabiri; fikir atmosferimize egemen olan''idrak cücelerinin''nin dilinin bir pelensegidir. Daha doğrusu bize giydirilmeye çalışılan "irtica" gömleğinin görünmez rengidir!
Akıl çalıştırmanın yollarından birisi de, kitaplara dost olmaktır. Çünkü kitap, kurtuluşun kılavuzudur. Kitap , hayatın suyudur. Kitapsız kalanlar, susuz kalmış ağaca benzerler.