Ahmet Tevfik Karaaslan / Yaşlı Dünya Süpürgesi
Aşk, sevgi, hüzün ve isyan hayatın çoğunu kaplayan değerlerdir. Kimi aşklar destan yazdırır; dönüp bakmayan, görmeyen, duymayanlara. İsyan eder kimisi; nasıl kayıtsız kalınır bu dizelere, bu aşka diye. Aşkta mantık olmadığı gibi, mantığın da uzak diyarlara uçup gidişi vardır. Gerçek aşkın maskeyi düşürdüğü gibi, kalbin de başına buyruk halleri vardır. Bir de her şeye dudak büken, mutluluğu olduğu yerde hiçbirşey yapmadan bekleyenler var. Kalpleri kırmayı sevenler ve bu kişileri onların günahlarını bile üstüne almaya gönüllü olacak kadar sevenler. İşte hayat bu. Bu değerlerin bazılarını yaşıyor, bazılarını da çevremizde görüyoruz. Şimdi bu kız ne anlatıyor diyorsunuzdur. Ben anlatmıyorum. Bütün bunları ve daha fazlasını #AhmetTevfikKaraaslan anlatıyor. O kadar güzel dizelerle anlatmış ki, bu sıcak yaz günlerinde bir meltem esintisi gibi geldi #YaşlıDünyaSüpürgesi.
İki bölüm ve elli bir şiirden oluşuyor kitabımız. Hissedilen yanlızlıkların, anlatılmaz kambur olmuş kelimelerin ve anlaşılamamanın çaresizliği de var şiirlerinde. Yorulmuşluk, bıkmışlık, pes ediş ve heyecansız umutlara olan alışkanlıklarımız. Özneler ve yüklemlerin, amalar ve keşkelerin hayatlarda bıraktığı izler. Düşlerden bir kozada binlerce hayatı yaşamak gibi. Her şiiri ayrı bir güzel ve anlamlıydı. Şiir ya da hayatın içinden alıntı paylaşmayı sevenler kaçırmasın derim.
Keyifli okumalar…
Herkese Merhaba,
Kitabın konusuna değilmeyeceğim, zaten herkes biliyordur. Bu yorumum biraz ‘’nereye gidiyoruz-ne okuyoruz- nasıl beğeniyoruz’’ gibi sorular var kafamda. Neden mi? Çünkü iki tane yazar bir araya gelmiş, ortaya çıka çıka bu seviyesiz kitap çıkmış. Her sayfasını okurken ‘’yazık’’ diyip durdum. Bir kadın karakteri bu kadar sığ
Cemal Süreya
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Şems-i Tebrizi
Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
“Elimde hiçbir kapıya uymaz anahtarlar, şimdi size aşka, hayata ve ölüme dair yerli yersiz cümleler söyleyeceğim.”
Koca kitabın hülasası, içeriğinde ne taşıdığı bu veciz cümleyle tam olarak anlatılmış aslında. Bu iyi bir niyet aktarımı. Ben yine de biraz bahsetmek istiyorum kitaptan. 450 sayfa boyunca beni biriktirdi sonuçta, hem de ben onu
~~Süpriz bozmayan ipucu içerir~~~
Nazan Bekiroğlu ile 3.karşılaşmamız.
Yeni bir yolculuk yapmaya azıcık zorlanmış olsam da halimden memnun bir şekilde başladım okumaya. Kitabın ilk sayfaları attığım bir adımla ansızın çukura düşmüşüm gibi hissettirdi. Nerdeyim, ne anlatılıyor ,hangi dili konuşuyor anlayana kadar biraz ilerlemiş, çeşitli çiçek
Ey Alîm Rabbim, bilinenin bilinmeyenin, bilenin bilmeyenin yaratıcısı.
Sen ki her şeyi bilensin. Her şeyi gören ve işitensin. Benim niyetimi benden daha iyi bilirsin.
Sen ki kaderleri yazan, yazgısı içine düşmüş kalpleri okuyansın, ben ki en fazla ve sadece Sana malûmum.
Mizacıma, hamuruma neler kattığını. Nedenimi nasılımı. Çamurdan bir bedenle
Hidayetten, iyilikten ve doğruluktan yana nasipsiz kimseler dahi sâlih kalplerden gelen sözün güzelliğini kabule fıtrattan meyyallidir. Bu meyil, eninde sonunda kalpleri etkiler ve günü geldiğinde tohumu yarılan fide misali yırtar inkârın kabuklarını. Hele ki; hidayetten yana nasipliyse bu gönül, güzelin sözü ve sözün güzelliği iki kanat olup kişiyi bilinç semasında gezdirmeye başlar. İşte çıkılan bu yolculuğun amel meyveleri vermesinin bizatihi kendisidir ihya.
Bir kitleye dahil olduğumu bilinçli olarak 3-5 saniye düşününce ilk anladığım zaman bundan iki üç sene önceydi Eskişehir Sivrihisar hava gösterilerindeyken. SOLOTÜRK'ü izlerken alçak uçuş yaparak kalpleri gümleten F-16'nın akrobatik hareketleri ve o kudretli sesi, sunucunun Türk milletinin gururu, onuru ve şanlılığı hakkındaki tiradı, yanımdaki
İki gezgin uğradıkları bir köydeki çitin üzerinde değişik bir çiçek görerek onu koparırlar. Çok güzel bir çiçektir bu. Köyün çocukları etraflarına toplanır. Gezginler etraflarına toplanan çocuklara sorarlar:
“Bu çiçeğin adı ne?”
Çocuklar:
“Bilmiyoruz, Lenio Teyze bilir.” derler.
“Koşun çağırın onu”
Çocuklardan biri köyün içine doğru koşar. Sabırsızlıkla bekler gezginler. Kısa bir süre sonra döner çocuk.
“Lenio Teyze ölmüş.”
Kalpleri daralır Lenio Teyze’nin değil , aslında “ bir kelimenin öldüğünü” düşünürler.
Kelimelerin ruhu vardır.
Kısa ama doyurucu...Durağan ilerleyen fakat içtenliği sayesinde kendisini okutturan... Çevirisinin akıcı olduğu.. (tabii bazı yabancı kelimelerin anlamları verilmemişti verilse daha iyi olurdu)
Birbirlerine yardımcı olan ve kalpleri birbirine dokunan insanların birçok zorluğun üstesinden gelebildiğini... Sevginin önemini...
Ve de umut etmekten, hayal etmekten hiçbir zaman vazgeçmememiz gerektiğini anlatan güzel ve anlamlı bir kitaptı.
Tavsiye ederim.
Ama susmaya devam ettiler: Kelimelerin karmaşasından ve insanların yasalarından kurtulan kalpleri bir olmuş, sonsuz özgürlüğün içinde güm güm atıyordu.