"Ba’d ez vefat türbet-i mâ der zemin mecûy
Der sînehâ-yi merdüm-i ârif mezâr-i mâst"
“Ölümden sonra bizim türbemizi yerde arama; mezarımız, irfan ehlinin göğüslerindedir.”
demektedirler.
İbn-i Sina’yı taziz edecek şey; eserlerini bugünkü Türk çocuklarına tanıtıp kavratmaktır. Fuzulî’yi sevindirecek iş; üç dildeki üç divanından Beng ü Bâde’sine, Leylâ ve Mecnun’dan Heft Câm’ına kadar bütün külliyatmı ihtimam ve itina ile bastırmaktır. Ruhî’nin ruhunu şâd edecek hareket; nükteli şiirlerini unutulmaktan kurtarmak, ölümünden bu yana tesirlerini gösterecek tahlili müellefat vücuda getirmektedir.
Garbde emsaline sık sık rastlandığı şekilde üniversitelerimizde birer İbn-i Sina, birer Fuzulî birer Ruhî ve ayrıca birer Bakî, Nabî, Nedim ve Şeyh Galib kürsüsü kuralım. Bu kürsüleri, sayıları gittikçe azalan ihtisas erbabı idaresinde zamanla daimi birer tetkik enstitüsü hâline sokalım. Adlarına âbideler dikelim.
MESNEVÎ
Mevlânâ'nın Mesnevî'si "mesnevî”34 tarzıyla yazıldığı için bu adla anılmaktadır. Mevlânâ, Mesnevî'sinde eserini "Mesnevî" / "Hüsâmî-nâme" / "Saykalü’l-ervâh” (Ruhların Aynası) gibi sıfatlarla anmasına rağmen, ona özel bir isim vermemiştir. Buna rağmen Mesnevî-yi Ma’nevî eserin tam ismi olarak kabul edilir;
Kur’ân’sızlık: mânevî ölümdür; sakının! .
İmânsızlık: bir bataktır; adım atarken, dikkatle, ibretle bakının! Akıl ve hikmet pusatlarını takının!
Hazret-i Muhammed” in rehberliğinden mahrumiyet, peygamberliğinden gaflet: hüsrandır; çekinin!
Ey Kur an ve îmân ehli, bir gayret ve hamaset cephesi hâlinde yekinin!
Dînin ve milletin mayası ve kıvâmı olan gelenekte kuvvet var;unutmayın!
Dînin gayesine, milletin nef'ine aykırı düşen görenekte maya bozucu mahiyyet var; fesâdı ve müfsidi tutmayın!
Müslümanlık işte bu!
Bir İslamcının kaleminden İslam tarihini okumak çok sıkıcı bir durum ama abartıları görmek içinde bu tür kaynakları okumak gerektiği düşüncesindeyim. Tarafgirlik bazı İslami yazarların aklını Arap dilinin melodik yapısına ipotek etmiş. Örneğin Muhammed eşlerinden Safiye'nin kocası ve kardeşini öldürdükten sonra kadınla aynı gün gerdeğe gitmiştir. Kadının adı Zeynep iken kişiye özel anlamında Safiye adını vermiştir. Kitap içinde bu konuya detaylı olarak değinilmemiş. Ama bunun yanında Muhammed'in Safiye'ye Müslüman olmayı teklif ettiğini ve kadının da kabul ettiğini büyük bir gururla anlatılmaktadır. Her şeyi elinden alınmış bir kadının başka bir seçeneği var mı? Özellikle İslam için kapanan kadınlara soruyorum. Bunun yanında kadın ömrü boyunca ağlamış ve adı ağlayan kadına çıkmıştır. Bu yüzden İslam tarihini cesurca yazan onur ve haysiyet sahibi İslamcı yazarlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
İslam TarihiKemal Edib Kürkçüoğlu · Büyüyenay Yayınları · 20173 okunma