Mutluluğun bir anlamının olması için, mutsuzlu ğun da olması gerek. Cesur Yeni Dünya'da Aldous Hux ley her şeyin kolaydan tatmin edildiği bir dünya resmi çizer. Bu dünyada evrensel mutluluk, dikkatin hakikat ve güzellikten rahatlığa kaydırılmasıyla elde edilmiş tir. Sanat ve bilim artık mümkün değildir, zira onlar beceri, gayret ve hayal kırıklığı içermektedir. "Ben rahat istemiyorum. Ben Tanrı'yı istiyorum, şiiri istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum, günah istiyorum!" der isyancı. "Aslında sen mutsuz olma hakkını geri istiyorsun," der kontrol eden. Mutsuz olma hakkıdır ki, bize gerçek mânâda mutluluğu verir.
Bir yol daha var. O da bu fare yarışından çekilmek. Daha az tüketmek, daha az istemek, küçük şeylerle ye tinmeyi bilmek. Otların daha yeşil bittiği bir yer varsa eğer, gözünü oralara çevirmemek. Kendi içini büyüte bilmek. İnsanı aziz bilmek, hayatı aziz bilmek.
İnsanı aziz bilmek, bu dünyanın cennetidir. Sokak takinden, "göbeğini kaşıyan adamdan" hikâyelerini dinleyebilirsek eğer, onların da sımsıcak bir iç dünya ya sahip olduklarını, bazı şeylere üzülüp bazı şeylere sevindiklerini fark edeceğiz. Alışveriş ettiğimiz esnafla hoşbeş edebilmek, mesai arkadaşlarımızla dost olmak, komşuların evine girebilmek, sokağa çıktığımızda se lamlaşabilmek... İnsana değer vermeyi bilirsek, mutlu luk kelebeği sessizce omuzlarımıza konuverecek.