lngiliz Dostları Derneği mi? .. -Enişte Bey'den böyle birşey duydugunu hatırladı. Galiba Enişte Bey de kurucularından ol malıydı- Yok hayır! Kim kurmuş? Nerede?
- Burda ... Türkler kurdu. Başında büyük din adamlarınız dan biri var: Sait Molla ... Din bilginlerinizin büyüklerinden ...
49 - Ingilizler de kurdular mı, bunun karşılığını? Onun başına din bilginlerinizin büyüklerinden biri geçti mi?
- Latife etmek istediniz ama yansı gerçektir söylediklerinizin ... lngiltere'de böyle bir dernek kurulmadı henüz ... Buna karşılık buradaki derneğin güçlenip gelişmesi için memleketimizin ünlü rahiplerinden biri çalışıyor. Adı: Fruw'dur. Bu adı aklınız da tutun! ... Sık sık duyacağınıza eminim! Hatta ilgilenirseniz ta nışmanız bile mümkündür.
Oxford ingilizcesini bu kadar güzel konuşan bir insan lngiltere'ye düşman olamaz. lste se de olamaz!.. Açıklayacağım gizli şudur: Yunanistan'ın lzmir'e asker çıkarmasından önce, kan dökülmemesi için Kralımızın hü kümeti, bilhassa biz askerler, bütün tedbirleri aldık. Birinciye dögüşmesi umulan Nurettin Paşa'yı degiştirttik. Türk birlikleri nin silahlarını topladık, toplarının kamalarını söktük!
- Saldırıyı önleseydiniz, Yunanlılar'ın silahlarını alsaydınız aa, işgal hiç olmasaydı...
- Dedim ya, her zaman akıl idare etmiyor memleketleri. ..
- Loyit Corc bu kadar akılsız mı? Akılsızsa nasıl oluyor da, lngiltere gibi büyük bir memleketin başına getirilebiliyor?
- Bunu size anlatmak güç ... Ingiliz demokrasisinin oyunudur bu ... Çogu zaman akıllı lngilizler de, demokrasi denilen bu maskaralıktan memnun değil ama, çaresiz katlanıyor.
Aslına bakarsanız bu savaşta yenilen Türk milleti değil, Türk devletidir.
- Her millet için böyle olmaz mı bu?
- Hayır! Sizin özelliğiniz burada ... Bu özelliğin en önemli yanı da dış görünüşüyle yabancıları kolay aldatması... Anadolu'yu dolaşan bir yabancı neyle karşılaşır? Hasta, bakımsız, güç ten büsbütün düşmüş, bütün umutlarını yitirmiş bir halk yığım ... Görünürde, yani üretimde erkekten çok kadın var. Çocuk lar, yani gelecek kuşaklar, sıtmadan karınları şişmiş, derileri incelip yeşile dönmüş zavallılar... Bugünden yarına çıkacakları şüpheli ... Üretim araçları, ilk tarım çağlarındaki kadar ilkel...
Toprak da üstünde yaşayanlar kadar güçsüz ... Demek, Anadolu, maddesiyle, insanıyle, ruhuyla hiçbir dayanağı olmayan yarı ölüler ülkesi. ..
Uzun yıllar Anadolu insanlarının arasında yaşadım. Cevherinizi inceledim. Dayanışma geleneğiniz var. Zümreler arasındaki uçurumlan er geç kapatacaksınız. Türkler sık sık, kolayca yer değiştiriyorlar. Tarihte bu böyle ...
Yeni yerlerine rahatça yerleşiyorlar.
Orasını savunmaya hazırlanıyorlar. Ben bunu, özellikle Rumeli göçmenleriniz için söylüyorum. Sizin bir başka özelliğiniz de, karanlıktan çıkıp başınıza geçenlerin kimliğini aramamanız, onları hemen hemen hiç yadırgamamanızdır. Çok önemli bir milli özelliktir bu, pek büyük bir güçtür.
Gerçek mi komutanım, böyle değil miydim ben? Böyle de ğildiysem n'oldu bana? N'oldu bize? Nasıl göze alabiliyorum böyle sefil bir ölümü? Vatan yolunda döğüşürken ölmek neden geçmedi benim elime? Şimdi bir şeyler yapılamaz mı? Ben hiç mi bir işe yaramam? Bir işe yaramak için beklemek gerek. .. Bunu göze alamıyorum! Bitmeli bu iş, bir ayak önce ... Bunu anlıyorum. Ölçüp biçtim, beklemek imkansız ... Fakat komutanım, ge ne de, kolay değil kendini öldürmek! Hele bu sabah yağmurdan sonra ortalık ne kadar güzeldi. Bunu, geceyi uykusuz, bunaltılı geçirenlerden başkaları hiç bilmez. Kendini öldürenlere 'delirdi' derler. Ah keşke, delire bilsem ... Ölümden korkmadığımı gördünüz, komutanım; ben, ölmemekten korkuyorum. Yani, öldükten soma da bu acılar sürerse diye ödüm kopuyor! Acı çeken gövde mi, ruh mu? Bunu kesinlikle bilmek ne büyük mutlulukmuş!
"Artık hayatı bırakmak, ölüme sığınmak gerekiyor. Bunun ne denlerini, şimdi, şu satırları yazarken tamamiyle açıklıyabilecek durumda değilim. Kafama üşüşen karanlık düşünceler arasında bunaldım. Kurtuluşu ölümde arayacağın. Aşk. .. Ölüm ... Ve mil liyetime dokunan yaralar... Bu akıl almaz yenilgi... Bir subay ar kadaşla aramızda geçen dünkü konuşma, daha başka nedenler, aylardır olgunlaşan bu ölüm kararım, apansız kolaylaştırdı. Bakı nız 'kolaylaştırdı' diyorum. Çünkü bu benim için yeni bir fi kir değildi. Zavallı Türkler düşman çizmelerinin altına düştükten sonra yaşamak bana önce zor gelmeğe başlamıştı. Sonra imkan sızlaştı. Arkadaşım, savaşta gösterdiğimiz atılganlığın, ölümü hi çe saymamızın aptallık olduğunu delilleriyle saydı döktü. Hiçbir yararlı ödev yapmadan ölüme teslim olduğum için sizden utanı yorum. Yaşamayı göze alan silah arkadaşlarımın benden daha güçlü olmalarını Tanndan dilerim. Ben daha fazla dayanamadım.
Allah size de büyük işler görmeyi nasip etsin! Ruhum Türklerin mutluluğuna elbette katılacaktır. Fakat bunu bekleyip gözümle görmeye gücüm yetmedi. Çok acı çekiyorum. Bu ölüm kararma adım adım nasıl sürüklendiğimi ilişik defterde okuyacaksınız.
Karmakarışık, kırık dökük yazdım. Siz anlarsınız. Beni bağışlayın aziz komutanım, elveda! Bahtsız yaveriniz Üstteğmen: M. Ali."
Zenginlerimiz, burjuva çekirdeği taşımadıkları için kendilerini kişi ve sınıf olarak yaratmak isteyen Kemalizmi her zaman düşman saymışlardır. Çünkü bünyelerinde burjuvayı doğuracak yatkınlığı değil, yağmacı zenginlik atılımını taşıyorlardı.
"İyi bir okursanız, iyi bir romandan anlıyorsanız kütüphanenizde mutlaka
Kemal Tahir olmadır." derler. Kemal Tahir'in Edebiyatını yorumlamayacağım, benim gibi liseyi zar zor bitiren bir adamın haddine değil. Tek hissettiğim Kemal Tahir okurken sizde o romanın bir kahramanı oluyorsunuz. Aslında Kemal Tahir de romanın içindeki bir kahraman
İnönü mağaralarının kara duvarlarına aydınlık resimler oymak gerek! Meçhul Asker Anıtı'nı bu mağaraların içine yapmalı! Seyre gidenler için elektrik yakmak istemez. Her köşeye birer çoban ateşi...
Bütün batılılar, hain oldukları için mi bu kadar çiğ gerçekçiydiler, yoksa bu kadar çiğ gerçekçi olduklarından mı bir yerde ister istemez hain, kaba, bencildiler?