kєmαl αcαr

kєmαl αcαr
@kemalacar
Sıkı Okur
Dini "tanrılara inanmak" olarak tanımlamanın da birkaç sorunlu yanı vardır. Kendisini adamış bir Hristiyanın dindar olduğunu söyleriz. Çünkü tanrıya inanmaktadır; ateşli bir komünistin dindar sayılmamasının sebebi ise komünizmin bir tanrısının olmamasıdır. Oysa dinler tanrılar değil insanlar tarafından yaratılmıştır ve sosyal işlevleri ile tanımlanır. Din her alanı kapsayarak insani kanunlar, doğrular ve değerler üzerinde insanüstü meşruiyet kuran hikayeler bütünüdür. İnsani sosyal yapıların insanüstü kanunları yansıttığını öne sürerek kendine meşruiyet kazandırır.
Sayfa 192
Reklam
Benzer nedenlerle laik eğitim çocuklara tanrıya inanmamayı ve dini ayinlere katılmamayı benimseten karşı bir öğreti barındırmaz. Laik eğitimin yaptığı, çocuklara hakikatle inancı ayırmayı, acı çeken tüm varlıklara karşı merhamet duymayı, tüm dünya sakinlerinin bilgeliğine ve deneyimlerine değer vermeyi, bilinmezden korkmadan özgürce düşünebilmeyi ve kendi eylemlerinin yanı sıra dünyanın sorumluluğunu da üstlenmeyi öğretmektir.
Sayfa 196
Seçimler her demokrasinin özünü oluşturur. Bir ülkenin, demokratik hükümeti tanımlayan bir anayasası ve kanunları varsa ama ülkenin yurttaşları oy kullanmıyor ya da kullanamıyorsa o ülkeye demokrasi demek mümkün değildir. O standarda göre, ABD bir demokrasi olarak adlandırılmayı ancak yarı yarıya hak ediyor. Oy verme hakkı bulunan Amerikan yurttaşlarından yarısına yakını, en önemli görev olan başkanlık seçiminde dahi oy kullanmıyor. Son dört başkanlık seçiminde oy kullanmayan Amerikalı seçmen sayısı on milyon civarındaydı. Daha düşük görevler için yapılan seçimlerde oy kullanmayan yurttaşların yüzdesi daha da yüksek. Söz gelimi Los Angeles ABD'nin en büyük şehirlerinden biri ve Los Angeles'ın en önemli görevlisi belediye başkanı. Ancak en son Los Angeles belediye başkanlığı seçiminde Los Angeles'lı seçmenlerin %80'i oy kullanmadı.
Sayfa 390

Reader Follow Recommendations

See All
Britanya'nın Avustralya'yı kurmak için başlıca motivasyonu, cezaevlerindeki yoksullar problemini halletmek ve bu kişilerden kurtulamadıkları takdirde kopabilecek bir isyanı önlemekti.18. yüzyıl Britanya yasalarına göre 40 şilin veya daha fazlasını çalmak ölüm cezası gerektiriyordu. O nedenle yargıçlar ölüm cezası vermemek için hırsızları 39 şilin çalmaktan suçlu bulmayı tercih ediyorlardı. Bunun sonucunda cezaevleri ve gemi hapishaneleri hırsızlık ve borcunu ödeyememe gibi küçük suçlardan hüküm giymiş insanlarla doldu. 1783'e kadar hapishaneleri boşaltmak için hükümlüler Kuzey Amerika'ya sözleşmeli hizmetkâr olarak gönderiliyordu. Bu ülke de aynı dönemde ekonomik refah veya din özgürlüğü peşinde koşan gönüllü göçmenlerin akın ettiği bir yerdi.
Sayfa 488
Britanya'nın Yeni Çağ'daki zenginliğinin nedeni olarak şanlı devrimi vurgulamak, temel nedenleri göz ardı edip yakın nedenler üzerinde duruma tuzağına düşmek demektir -tıpkı öfkeli bir karı kocaya akıl verirken kocasını kadının nasıl tokatladığı gibi renkli ayrıntılar üzerine duran bir evlilik doktoru gibi.
Sayfa 554
Reklam
Reklam
1,661 öğeden 1,246 ile 1,260 arasındakiler gösteriliyor.