"gözlerimde parıltısı bir bakır tasın
kulaklarım komşuların ayak sesinde
varsın yine bir yudum su veren olmasın
başucumda biri bana "su yok" desin de.."
KEMALETTIN KAMI KAMU
Atatürk'ün vefatından kısa süre önce Tek Parti tarafından düzenlenen bir yazı müsabakasında dereceye giren orta eğitim öğrencilerinin kompozisyonlarında geçen, “Tanrının oğlu,” “ilâh gibi bir heykel,” “Tanrı sözüne benzer bir sihir var sözünde,” “Tanrı mı desem sana,” “ilâhların bir eşi,” “kurtarmakta hacet yoktu Allaha,” “Yaratmak işte budur Allahların dilinde,” “her varlığın, her kudretin üstünde o” benzeri ifadeler, belirttiğimiz özellikleri taşıyan kült inşa faaliyetinin toplumsallaştırma aracılığıyla kitle üzerinde belirli bir erki yaratabilmiş olduğunu ortaya koymaktadır.284
Kutsallık temelli şahıs kültü oluşturmak amacıyla kullanılan ve eğitimli tabakalarda revaç bulan söylemin, dini jargona karşılık seküler bir ideolojinin alryapısını hazırlamaya çalıştığı gözden kaçırılmamalıdır.
Daha sonra meb'usluğa getirilecek Kemalettin Kâmi (Kamu), “Çankaya”yı Türk'ün “Kâbe”si olarak sunan ünlü şiirinde, Hz. Musa ve Hz. İsa'nın bu mekânda erdiği ve göğe yükseldiği teşbihiyle peygamberliğe atıfta bulunmasına karşılık, farklı nebilerin nihai katkılarının ötesine geçen bir öğretinin yaratıldığı bu kutsal yerleşimde “mucize”lere ihtiyaç duyulmadığı vurgusuyla, seküler bir ulühiyetin altını çizmiştir. 285Aynı şekilde, zikredilen “amentü”de de “Türkiye için âhiret günü olmadığına iman ederim” vurgusuyla, seküler bir “inanç sistemi” olarak inşa edilecek otoriter ideolojiye bağlılık dile getirilmiştir.286
Kemalettin Kâmi Kamu, yeteneği boşa gitmiş bir şairdir. Daha iyi söylemek gerekirse, kendisine, yaratılışına uygun olmayan bir döneme rastlamış bir şairdir.
Bilirsiniz, bütün ülkeler kendi sanatlarını, sanatçılarını sınırdışına çıkarmaya, böylece dünya uygarlık haritasında yerlerini almaya, sanat varlıklarını yabancılara göstermeye çalışırlar. Ya bizde?
Bizde iktidarlar şarkıcı kadınları, opera sanatçılarını, dansçıları, piyanistleri, kemancıları, yabancı yazarların piyeslerini oynayan
Şair Kemalettin Kami bulunduğu bir sofra sohbetinde. "Dahi kime denir, lütfen fikrinizi söyler misiniz? " Diye sordu.
Gazi Mustafa Kemal, Milli Mücadele'nin ümidini lirik şiirlerinde mükemmel mısralaştırmış genç şaire gülümsedi: "Söyleyeyim: Dahi odur ki; ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu zaman herkes onlara deli der!..."
Sevgilim senin de geçer zamanın,
Ne şöhretin kalır, ne hüsn-ü anın,
Böyledir kanunu kahpe dünyanın,
Dört mevsim içinde bir bahar olur!
Kemalettin Kâmi Kamu
...
Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde.
Varsın yine bir yudum su veren olmasın.
Baş ucumda biri bana "Su yok" desin de.
Yavuz Bülent Bakiler, Kemalettin Kami'ye hak verdi:
Ne olurdu yanımda bir kadın yürüseydi.
Hiçbir şey bilmeseydik. Bir şey konuşmasaydık.
Dönüp göz göze gelseydik uzak köşe başlarında.
Her şeyi unuturdum yalnız duysaydım.
Sıcak topuk seslerini kaldırım taşlarında.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Kemalettin Kamu bir şiirinde Atatürk’ün Çankaya köşkünü şöyle anlatmaktadır:
Burada erdi Mûsâ
Burada uçtu İsa
...
Ne örümcek, ne yosun
Ne mûcize, ne füsun...
Kâbe Arab’ın olsun
Çankaya bize yeter.51
Kemâlettin Kâmi Kamu: Hayatı, San’atı ve Şiirleri, der. Gültekin Sâmanoğlu, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1986, s. 77
Sakarya'da ebedilik sırrına eren
Kahramanlar arasından geçiyor tren...
Ey bu yolda sıralanan gazi tepeler,
Siz de koşup gelirdiniz bilseniz eğer,
Bilseniz ki Dumlupınar önünde yarın,
Âyini var hürriyete tapınanların...
Türk edebiyatında bugün en çok özlediğimiz, eksikliğini hissettiğimiz kişilikli eleştirmenliği damardan ve sakınmasız, hesapsız ve müdanasız, cüretkâr ve feragatli, has şairlere özgü gözüpeklik ve şairane bir adanmışlıkla yapıyor.
Mimar bir dostum vardır. Lisede de beraberdik, üniversite de. 45 yıllık karıncaincitmez dost, buluştuğumuzda bir