"Eve gelirken mutlu şarkılar getir.
Sonu mutlu biten bütün filmleri izleyelim.
Teli terli su içelim.
İlk öpüştüğümüz gibi yine…
Ben yine çok konuşayım, sen yine bana şapşal de
Bak
Gözlerim istanbul'a ilk geldiğim gibi, daha kimselere küsmedi
Telefon faturasını ödeyemedim
Olsun
Ceplerimdeki bozuklukları sayıyorum
Olsun
Kötü bir kardeşim
Olsun
Enkaz gibi geziyorum
Olsun
Bencilim, yalancıyım, korkağım
Olsun
Her şeye inat
En çok kendime
Gülmekten gözlerim yaşarana kadar
Mutlu olacağım bundan sonra
Filmin sonu mutlu bitiyor"
"İnsanın hainliği, yaralarını kabullenmediği için.
Yaraları sevmek lazım.
Karanlığı da..
Karanlık iyidir, kir tutar.
Acıysa insanı tok…
Gece kadar insanı seven yok..
Bazıları iyi ki var, kimileri neyse ki yok.
Ama sen niye yoksun?
Sana bir sır vereceğim
Evi bul diye, perdeleri hiç kapatmıyorum.
Gece gündüz yaralı siyah kediye bakıyorum.
Şairin mektuplarını okuyorum.
Aşka yazılanları başucuma bırakıyorum.
Çok önce birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sevmiştim
Seni, mektup yazacak kadar seviyorum
Bu da hiç fena değil.
Sen de yaz .
Perdeleri kapalı evinden çıkmayacak olsan da yaz
Bu konuda ısrarcıyım, gece oldu mu fena ısrarcıyım
Hadi yaz sen de…
Çünkü birini mektup yazacak kadar seviyorsan, ne mutlu sana! Yaşıyorsun!
Not: Evi bulduğunda kedi maması kitaplıkta, kediyi aç bırakma"
"Ellerini…
Sonra sustuğun yerleri…
En uzun sessizliğin ardından ellerini ve gözlerini…
Karanlığa bırakmadan…
Karanlıkta bırakmadan…
O filmi hiç unutmadan…
Sakin sıcak gülüşlerini
Tatlının ardından tuzlu, tuzlunun ardından tatlı, sonra tekrar tatlı, ardından yine tuzlu yerken