Hoşgeldin
Ayların sultânı Ramazan ufukta göründü, birazdan her birimizin kapısını çalacak. Onu evimize ve öz-evimiz olan kalbimize buyur edip etmemek, onu güzel bir misafir gibi ağırlama yahut kapıda koyma imtihanı üzerimizde. Şu geride bıraktığımız 4 ay, belki de yüzyıldır ilk defa tüm insanlığın bu derece aciz hissettiği bir dönem oldu. Sağlığımız, zenginliğimiz, övündüğümüz meslek ve makamlarımızın bahşedilen, izin verilen nimetler değil de kendi ellerimizle meydana getirdiğimiz şeyler olduğu zannına dalmıştık belki. Ayetin dediği gibi: "Gerçek şu ki, insan ne zaman kendisini yeterli görse (kimseye muhtaç olmadığını zannetse) fütursuzca azar (kendini tanrılaştırır)." Kendine zorla boyun eğdirmeye kudreti olan ancak bizlere seçim hakkı tanıyan Allah, adını ve sıfatlarını unutayazan, dünya işlerinde adını anmaktan imtina eden insanlığa gözün görmediği bir mikrobun adını zikrettiriyor aylardır. Bir hastamın ilk duyduğumdan beri zihnimden çıkmayan ve her anımsadığımda tüylerimi diken diken eden, trajedi ustası Shakespeare'e kalemini kırdıracak şu satırlarına buyurun: "Oysa ben... Nuh dedim. Peygamberdir dedim. Tufandan önce yola geldim. Gemiye alınacağımı sanmıştım." ... Bugün dahi Nuh'un gemisinin kapıları her gelene açıktır, soru şu ki yağmur başladığında gemiye yetişebilecek bir mesafede mi yaşıyoruz? Rahmetin eteklerinden ayrılmama ve hayırla bayrama erişme duasıyla...
Resim