"Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim." diye başlıyor kitap. Tabi ben hemen kalem arayışına geçiyorum. İlk cümle böyle ise diğer sayfalarda neler vardır diye sormadan edemiyorsun.
Farklı bir kitaptı.
Altını çize çize okuduğum..
Zihne farklı, hoş bi lezzet bırakan..
İncecik bir kitap. 59 sayfa kadar. Daha önce başlayıp, yarım bıraktığım bir kitaptır kendileri.
Sakin kafayla, içime sinerek okuduğumu belirteyim. Bir oturuşta bitirilecek bir kitaptı lakin ben tadına vararak okumak istediğim için zamana yaydım sayfaları.
Berduş bir aşık. Hayalle gerçek arası bir kadın..
Her cümlesi hissedilerek yazılmış. Tabii siz her cümlede ki o hissi anlayamıyorsunuz. Nerden mi biliyorum Çünki her okur farklı yerlerin altını çizmiş.
Fakat Müzeyyen, çay içmek istiyorum ben! dedirtti öyle canım istedi işte!
Sadri Alışık ile ilgili bir yer vardı:
"Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine... " işte burası nedenini bilmiyorum ama çok hoş geldi.
Ah, bi de. Kapak tasarımındaki hoş detayı nasıl fark edemediğime de şaşırdım açıkçası. Seda Mit güzel resim yapmış zira