Sizi sakladığım yerde unuttum. bağışlayın. kalbime diyorum, en son oraya koymamış mıydım sizi? açtım kapadım mazinin çekmecelerini… bir ömür aradım sizi… dağılan takvim yapraklarını topladım da bir bir… unutmaya alışırken buldum kendimi. ve unutmak istemediğimi hatırladım… hafızam gün günden zayıflıyor, kusuruma bakmayın. isminiz? bir sızı… şuramda. yüzünüzü yanlış hatırlıyor olmalıyım. gözlerinizin bitip de aşkın başladığı yeri… ben sizi bir vakitler çok sevmiş olabilir miyim? “Selçuk Yöntem’ den dinlenilmesi gereken bir şiir “
Bir asır yaşar mıyım? Hayatımdaki meçhul sorulardan sadece birisi bu. Şu sıralar çeyrek asıra demir atmaya hazırlanırken, zincirlerimi sağlamlaştırma çabası içerisindeyim hayat denizinde, arkama dönüp baktığımda geçen zamanın bana kattığı olgunluk seviyesini kıyaslıyorum içimde kalan çocuk yanımla. İçimde ne kadar çocukluk var? Hala ne kadar çocuk
Reklam
00:09
Hiç korkmamış olsaydım keşke. Hiçbir korkuyu tatmamış olsaydı bilincim ve bedenim. Korunmaya ve savunmaya gerek duymasaydım. Korkuyu bilmeyen canımın istediği gibi davranıp, korkuyu bilmeyen canımın istediği gibi konuşsaydım. Gerçekten nefes alabilseydim her an. Gerçekten yaşayabilseydim. Ben olsaydım sadece, en doğal halimle. Gerçekte yaşayabilseydim keşke. Öyle uyansaydım her sabah; öyle tat alsaydım, öyle dokunsaydım, öyle koklasaydım tüm kokuları, öyle duysaydım sesleri... Öylece, kendime özgülüğümle ve özgünlüğümle olsaydım bu dünyada, bu rüyada. Kendine özgü, özgün ve özgür. Var olsaydım. Olabilir miyim? Keşke.
Kime içimi dökebilirim? Beni senin kadar çok kim dinledi? Benim içimin dalgalarını senin kadar kim bilir? Ve ben senden başkasına kendimi anlatırken anlaşılacağımdan bu kadar emin olabilir miyim? Seninle aramızda adeta hususi ve başka bir lisan teşekkül etti gibi geliyor bana… Sana çok dargın olduğum halde…
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
-Neden ölüme bu kadar takmış durumdasın sence? • Ben olsam 'takmak' kelimesini kullanmazdım. -Sen ne derdin? • Takmak fiilinin yargılayıcı bir özelliği var, değil mi? Sanırım 'kararlı' kelimesi daha iyi betimliyor durumu. Periyodik tabloda, alttaki elementlerin en sevdiğim özelliği ne biliyor musun? Bazıları sadece saniyeden de
Biliyor musunuz çok çaresiz hislerle yazılmıştır bu satırlar. Mesela şu an niçin uyumadığını sorguluyor yazar, elleri titriyor mağlup oluşuna üzgün. Kıskanılası bir yalnızlığı da olabilir zira halinden memnun. Doğru söze gelemiyor yalana alışkın kulakları. Kıyafet giyse çırılçıplak bir kalçaya sahip olduğunu düşünüyor, üşüyor ve üşüyor baldırları. Kusursuz olan hiçbir şeyi istemiyor kusurundan doğurdu dünkü veledini. İpsiz sapsız düşüncelerle elleri vajinasında musmutsuz takılıyor dip köşelerde. Kızım diyor bu ne yaman çelişki, bırakıp gitmeyecek sözler sarf edeceğine keşke gideceğim bekleme deseymiş, vallahi daha az yangınım olurdu kalbimde. Düğün merasimi de istemezdim gelinliğim cebimde. İki kurdele bağlardım anlarsınız.. Boğazlardan da geçirmezdim hani düğün pastasını. Akşama yapardım iki kaşık yerdik anamın çorbasını. İnceydi ah ne ince! Ne de güzeldi gözleri gülünce. Bundan şundan ordan burdan öperdim her kisvesini namussuzum. Kızım ben aslına bakarsanız yengeci yemeyeli çok oldu. ah sahi siz n'anlarsınız... Yel değirmenleri benden yalnız değiller şükürler olsun, en çok ben sevgisiz en çok ben zulüm çeken, en çok ben sömürülen ve en çok ben kocasız... Ah şükürler olsun her gece ağlamak için bir sebebim var, düşünüyorum asabilir miyim kendimi.. Yok ama bundan fazlası zarar. İnce mi ince dudaklarım bir ipekten dişil enerjisi ile bu iğrenç insanlıklı hapishanenin tam da vajinasına bomba koymalı. Koymalı ki bir daha bu veletlerden doğuramayalım derdi kadın. Yolun sonu nereye bilinmeze doğru fakat hey aslanım bu zamana olmayınca geç kaldın. Zeynep
Reklam
373 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.