Cesare Pavese, 'Kadınlar akıllıdırlar,' der. 'Ancak evlenmeyi kafalarına koydukları erkeğe aşık olurlar. '
Sayfa 237
Osmanlı'nın Dîvan şiirine bakın, ne Fuzulî'de, ne Bâkî'de, ne Nailî'de, ne de en keskin harfendaz Nedîm'de özel kadın adları vardır! Neden olmadığını bir kez düşünelim: Bunun softaca bir bağnazlıktan ileri geldiğini söylemek yanlış olur. Osmanlı şairleri ölçüsünde zendost olanları azdır. Bir şiirinde, Saf iken âyine-i endâmdan sinem diriğ Alamam bir kerrecik âguşe ser-tâ-pa seni diyebilen Nedim'in, sevdiği kadının adını duyurmaktan kaçındığını sanmam. Olsa olsa, Osmanlı'nın saygısı, şairi sevgilinin adını açıklamaktan alıkoyan o 'haddeden geçmiş nezâket'idir, diyorum. Bu nezâket, Yahya Kemal'de: 'Cânan aramızda bir adındı Şirin gibi hüsn-ü âna ünvân' inceliğiyle dile gelir.
Sayfa 231
Reklam
Ger derse Fuzûlî güzellerde vefâ var Aldanma ki şâir sözü elbette yalandır
Sayfa 230
Dilimizde, Türkçede, kadın (ya da, erkek) sadakatsizliği, -ki bu, son derece önemli, 'ihanet' sözcüğüyle nitelenir. 'Karım beni aldattı' tümcesiyle 'karım bana ihanet etti' tümcesi eşanlamlıdır. Neden böyledir bu? Neden 'sadakatsizlik', ya da 'aldatmak', 'ihanet' ile eşanlamlı oluyor? 'İhanet', Türkçede yaygın biçimde iki kullanım alanı bulur: Birincisi, 'vatana ihanet', ikincisi 'kocaya (ya da karıya) ihanet!' Eşlerin birbirlerine karşı sadakatsizliklerinin, insanın yurduna ihanet etmesi ölçüsünde vahim ve bağışlanamaz bir suç olduğu anlamına mı geliyor bu? Öyle olmalı; çünkü İslâm'da yurda ihanetin de, eş'e ihanetin de cezası ölümdür! Recm (taşa tutarak öldürme)!
Sayfa 217
Gerçek aşk, kişilerin manevi varlığını yükseltecek aşk, rahat ve huzur içinde yaşayamaz...
Sayfa 188
Wittgenstein, Tractatus'u anlamlı- ve elbette gizemli bir cümleyle nasıl bitiriyordu: 'Üzerinde konuşulamayanlar hakkında susmak gerekir.' Ben de öyle yapıyorum...
Sayfa 174
Reklam
58 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.