Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sevgiyi hak etmediğini düşündükçe gözlerinden akan yaşları tutamıyormuş insan.Hiç sevilmediğini düşününce,ağlarken yazacak kimsesi olmadığını fark edince mesela.Kimseye güvenmeyince.Mutsuz insanları kimsenin sevmediğini öğrenince.Hep gülmek zorundaymış insan.Neşeli olmazsa sevmiyorlarmış onu.En yakınındakinin bile bir gün mutlaka gittiğini
"Son günlerde öyle hırslıyım ki görseniz şaşırırsınız. Üzüntüm benim en temel motivasyon kaynağım oldu. İnancım ise disiplinim. Öyle bir kırıldım ki anlatsam anlatamam. Kelimeler yetmez. İnanılmaz çalışıyorum. Öyle ki artık az uyuyor, az yiyor ve çok fazla çalışıyorum. Az yiyorum çünkü yediğimi kendim hazırlıyorum, bu da epey bir zaman alıyor ve de çok yemek zihni tembelleştiriyor. Açlık ise zihnin performansını arttırıyor. Bol bol yürüyüş yapıyorum. Yürürken okuyor, düşünüyor, dinliyor ve yazıyorum. Eve ve kütüphaneye geldiğimde ise delice çalışmaya devam ediyorum. Çok şeyi bıraktım. Çok şeyden vazgeçtim. Birçok hobime elveda ettim. Kendimi tam anlamıyla dönüştürmek için yeni hobiler edinmeye başladım. Onlar için uğraşıyorum. Hayır eğreti durmayacak. Çünkü onları kendi özümün bir parçası yapacağım. Zira zaman, emek ve anılar sizi siz yapanlardır. Başaracağım. Başarmanın formülü istikrarlı ve uzun süreli bir çabadır. Motivasyonunuz olmasa da devam etmektir. Disiplinli olmaktır. Ve ben öyle bir parçalandım ki artık bir önceki ben dahi ben olamam. Küllerimden yeniden doğacağım. Ki zaten buna başladım. Bunu sadece kendime değil, tüm bir ülkeye ve hatta tüm bir dünyaya ispat edeceğim. Buna inancım var çünkü benim bu dünyada doğru bildiğim yegane şeyler istikrarlı sonsuz bir çaba ve yüksek bir zekadır. Ve bunlar da bende var. Göreceğiz, çok iyi göreceğiz." (Jack Brooks'dan)
Reklam
20 Nisan 2024
İki küfürün arasına sıkıştı benliğim.Hep değer verdiklerim gitti ve şimdi burdayım.Sayfalar yazıyorum,çürütüyorum ama burdayım.Hep burdaydım ama görmediler.Onlar görmeyince ben gittim.Kırıldığımı ağladığımı görmediler,ben yine gittim.Gidersem kendime değer vermiş olurum sandım.Gittiğim yolda yürümeye çalışır şekilde topallarken boğazımdan kan geldi.Yere yığıldım.Doktorun söylediklerini dinlerken sadece annemi izledim.Yüzünü,benim için üzülmesini izledim.Belki bencilce gelecek ama annemin benim için üzülmesi bana iyi geldi.Hala adıma üzülen birileri varmış hissini sevdim.Kalp kırarken düşünmedikleri hayatımı sonlandırırsam belki mutlu olabilirim şimdi.Onlar da mutlu olurlar ve ben onları mutlu etmeyi hala her şeyden çok istiyorum.Hayatımdan birer birer çıktılar ama belki ben hayattan çıkarsam onların da üzerinden bir yük kalkabilir.O yükü üzerlerinden kaldırmak isteyecek kadar seviyorum onları.Kendime üç gün tanıdım.20 Nisan 2024.Bu tarihe kadar seni bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum.Umarım bu tarihten sonra da buraya yazmak için çok geç olur ve seni dünyadaki her şeyden çok sevmem için bir dünyam olmaz.Yukarıdan izlerim seni belki,belki orası daha huzurludur.Sen benim yokluğumu aramazsın biliyorum ama olur da ararsan belki yukarıdan izlerken hafif bir tebessüm oluşur yüzümde.Seni, kendime tanıdığım üç günlük ömrüm kadar çok seviyorum.(sen hiç inanmasan da.)
Güngörmez
"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi. Şimdiyse 2006 yazının
Efenim afiyettesinizdir inşaallah kombiniyle nişandaydık dün. Çok hastaydım, bakışlarımdan belli zaten, işe bile gelmedim ama nişana gittim. Kocam hastayım diye mi bu kadar mutlu bilmiyorum. Neyse bunları işten yazıyorum. Hiç çalışasım yok, beni kovun diyorum kovmuyolar. İstifa etsem kabul etmeyecekler. Ben de oturdum öyle kendime, çay olsun da kahvaltı yapayım diye. Ekmekleri bile dizemedim, hiç halim yok. İş arkadaşım bunları okuyorsan sen de arkadaşının nişanını bitirip hemen gel. İmdat yani.
Saudade
Denizsiz ve neşesiz memleketin çocuğuyum ben. Gözlerimde hüzün demeti, bilir mi senin şehrin böyle yüzleri ? Işıltısının haklı gururu büyüler herkesi. Büyü… evet. İlmek ilmek bağlamış yürekleri kendine. Hangi muskayı yapsan çözer düğümünü? Evvela haklıdır gururu. Şükür sebebi meyletmeye gel memleketime. Bak şehrime… Cehennemden kor düşmüş her çehresine. Harlanmış yollarında yürüyenlere mi bu öfke ? Tepeden tırnağa, tırnağından tepesine. Yedi tepeli şehrin bilir mi böylesini ? Tozu dumanı ciğerimin düşmanı olan şehrim aşinadır hepsine. Ayrı dünyaların değil, ayrı şehrin insanlarıyız biz. Mağlubum senin yüzüne çarpan dalgalara, saçını okşayan rüzgara, gözlerini kamaştıran mavi dalgalara. Şehrime ve kendime ama en çok kendime ücrada kaldım. Bilirsin. İnsan en çok kendine geç kalandır ve kendine varamayandır Kendime doğru yola çıksam 1500 km eder mi dersin ? Kendine varamayan, ve sana da bir adım atamayan dizlerimin bağını çözdüler sevgilim. Işıksız şehrimin karanlık odasından yazıyorum sana bu şiiri. Yüreğimle seviyorum seni. Karanlıkta büyürmüş ya göz bebeği, karanlığımda büyüttüm bende seni… -saudade 🧚🏻‍♂️
Reklam
yaşadığımın farkında olmadığım gibi dökülüyor yaşlar gözümden.. ben böyle hep amansız ve zamansız ağlıyorum ya bu acı mağaramdan geliyor. ağlıyorum gene farkında olmadan bir yıldıza çarpmış da yere düşmüş parçacıklar gibi dağılıyorum. bu kadar mı çok sevdalandın ay’a da bu tutulma gündönümleri bitmiyor. bak gördün mü gene koca yürekli adam,
Sevmek Seni Erkenlerden
Göçe hazırlanıyorum, seni sevmenin erken saatlerinde. Göğü çalıyorum gözlerinden, seni çalıyorum kendime, saklıyorum yüzüme. Saçlarındayım, sabahın başucu saatlerinde bedenime vahiy indiren asi coğrafya gibi! Sana yağmurlar gönderiyorum tarasın saçlarını benim için. Sensiz hava muhalefetli kuşluk vaktinde, yüz asmış yağmurlara, vuruyor kalbinden yıldırımı. Adını seslendirirken anneme dil sürçmesi yaşadım, şarkına eşlik ederken. Gülmelerinin sokağına kaçıyorum sen uyanmadan! Bir gece vaktidir bedenin, gözlerime eşlik eden. Bakışlarında yutarım ben sonsuzluğu çıkıp gelirim ellerine. Bugün bilmem kaç ay! Günlerin bel altına manşetledim bizi. Loş galerim tazelenir her sabah dudaklarınla. Efkarım, bağırıyor bana yabancı sesler gözyaşlarını öperken. Sesinin şiirine yazıyorum, gül kokan kırmızıyı katar mısın siyaha?
Belki son kez yɑzıyorum içimden geçenleri burɑyɑ. Kendime herkese her şeye olɑn kırgınlığımı, ɑrtık üstesinden gelemediğim bɑş edemediğim bu ɑnlɑmsız kɑhrı. Heycɑnlɑndırmıyor ɑrtık yɑşɑmɑk. Bir şeyler için uğrɑş vermek. Ne ɑcı genç bir bedenin bunlɑrı söylemesi hissetmesi, ruhum hɑpis olmuş kimsenin olmɑdığı bi zindɑnɑ.Sɑnki yokum hiçbir
Dün çok kıymetli Özlem Komitoğlu Yaman’ın heybesinde çok derin mana barındıran bir paylaşımına denk geldim. Kendimce toparlamaya çalışmak istedim… Şöyle diyordu; “İnsanın asıl doğum yeri, kendisine ilk kez baktığı yerdir.” İnsan hayata iki defa gelir. Biri doğduğunda, diğeri neden doğduğunu anladığında. Yani bu tıpkı Özlem’in de ifade ettiği gibi
Reklam
Boktan kelimelerin seremonisi bu yazdıklarım. İster şiir ister düz yazı de farketmez çoktan morardı göz altlarım. Neden yazıyorum bilmiyorum. Neden görüyorum anlamıyorum. Neden duyuyorum, istemiyorum. Hissetmek istiyorum sadece kelimelerin derimi eriten sıcak zincirlerini. Dava misali yaşamaktan bıktım belkide. Josef gibi ağlamaktan yoruldum. Anlatmak istiyorum saatlerce. Anlatmak. Göstermek istiyorum cümlelerimi. Ağırlamak istiyorum kelimelerimi. Deliriyorum her geçen gün bu seremoninin ağırlığı altında. Kullanamıyorum sözcüklerimi, karşılayamıyor kimse bu vakayı hakkıyla. Ne yazıyorum bilmiyorum hala. Aklımdan geçenleri döküyorum bu dijital sofraya. Gülünç mektuplarmışcasına yazıyorum. Kendime mektuplarmışcasına bakıyorum. Belki biri anlar diye ağlıyorum. Belki biri anlar diye bağırıyorum. Oysa daha kendim bile anlamıyorum. Sadece özür diliyorum senden. Teşekkür ederim Teşekkür ederim Sonsuza dek Teşekür ederim
Ah, olmayan sana.
Kim kimi sevdi? kim kimle yaşıyor ki? Bezik oynuyoruz, rakı içiyoruz Ve konuşmuyoruz gerekmedikçe Arada mektup yazıyorum sana Ah, olmayan sana. hiç olmadın ki Bunu kendime, cemile’ye söylüyoruz. Bitti yalnızlıklar, bir büyük yalnızlık var artık İki kaktüs gibiyiz Cemal’le ben Kendi çöllerimizden koparılmış. Edip Cansever
Balkon konuşması nevinden :)
Okuduğum kitap sayısı 100 olmuş:) Tabi ki sayıların kıymeti "bereket" nazarıyla bakıldığında aşikar olur,birleri bin yapan binleri de bire düşürüveren kurallar vardır. Veee tabi kii bu sayı burada ki bır çok okur için küçücük/minicik bı sayı :) Bütün bunların kabulü ile kaydediyorum bu iletiyi,hem zaten söylemek istediklerim kitaplar
1.316 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.