Merve

Bıraktığım İstanbul
Orada her sabah gazetemi uzatan gazeteci, o sabah kendisinden gazete almadığımı anlayarak beni nankörlükle itham etti mi? O sabah binemediğim her sabah gibi vapurumda biletimi zımbalayan memur yokluğumun farkında oldu mu? Bilmem fakat ben onları düşündüm, onları andım. Yeni vardığım şehrin ayaklarıma bile yabancı gelen istasyon caddesinde yürürken ben yine, artık o kadar uzaklardaki o vazgeçemediğim sabahımı yaşamakta devam ettim.
Reklam
Kalpler yaralandıkça yaşar. Zevkler bir kalbi taşa çevirebilir, zenginlik nasır tutturabilir, fakat üzüntü - ah üzüntü onu kıramaz.
Ah, şimdi dışarıda olmayı ne kadar isterdim. Şimdi yine eskisi gibi küçük bir kız olmayı, yarı vahşi, gözüpek, başıboş, küçük bir kız olmayı ne kadar isterdim! Uğradığı haksızlıklara gülüp geçen, öfkeden kendini kaybetmeyen küçük bir kız! Niye bu kadar değiştim? Niye bir iki sözcük beni böyle zıvanadan çıkarıyor? Ah bir kez şu karşı tepelerdeki fundalıklarda olsam, biliyorum, yine eskisi gibi olacağım. Pencereyi ardına kadar aç yine; öyle açık bırak! Haydi, çabuk, ne duruyorsun?
Sayfa 155Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
İşin doğrusu, eninde sonunda insanın kendini düşünmesi gerekiyor, uysal ve iyi yürekli olanların bencillikleri zorba olanlarınkinden insaflı oluyor, o kadar.
Sayfa 114Kitabı okudu
Rudin
Gözyaşları her zaman iyiye işaret değildir. Göğüste uzun süre kaynadıktan sonra gözlerden nihayet, önce zorlanarak, sonra giderek daha kolay, daha tatlı; boşandıkları zaman ferahlatıcı, yararlı olurlar; hüznün sessiz iç sıkıntısını dağıtırlar... Ama soğuk, damla damla gelen gözyaşları da vardır: Bunlar, üzerine kocaman, ağır bir kütüğe benzeyen bir üzüntünün çöktüğü kalpten süzülen gözyaşlarıdır; insanı ferahlatmaz, rahatlatmazlar. Çaresizlik böyle gözyaşı dökerek ağlar; böyle gözyaşlarını dökmeyen kişi, henüz o kadar da mutsuz değildir.
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
Reklam
Geri18
135 öğeden 121 ile 135 arasındakiler gösteriliyor.