Sen, benliğe kapılıp kendi etrafında döndükçe, kendini tavaf eder sayılırsın.
Böylece sen, kendi kendini tavaf etmekle dinden dönmüş bir kâfirsin.
Bu hâlle nasıl olur da Kâbe’ye varmış sayılırsın?
Sen kendindesin, daha kendinden kurtulamamışsın...
Kendini arama artık
Kendindesin
Sadece tamamlandığın kişiden yoksunsun
Nefes alamıyor gibi olsan da
Boş ver
Bir kıyıya var
Düşünceni dalgalarla kardeş et
Uzun uzun dal
Geçmişindeki kayalar uçuruma yuvarlansın
Sen sağlam dur
Bekleyiş şimdi sindi üstüne.
Bizler aşkın eline düştük, kendimizden kurtulduk.
Bakalım aşk bize ne yapacak Sen ise kendindesin kendi elindesin kendine tapıyorsun.
Senin için uyumak gerekir, git bol bol uyu!
Kapı üç defa " Tak, tak tak" diye çalındı. "Kapıyı çalan kim?" dedim. Kapının dışından," Benim! Ey Dinin Güneşi! Benim!" diye bir ses geldi. Kapıma gelen adam, sanki diyar diyar aradığım sevgiliydi. Heyecanlandım. Tam"Gel!" diye sesleneceğim sırada kapıdaki sevgilinin söylemiş olduğu "Benim" sözcüğü, beni keskin bir kılıç gibi durdurdu. Çok heyecanlanmıştım. Heyecanımı bastırdım. İçim burkularak ona;
" Git şimdi zamanı değil. Böyle bir sofra ham kişilerün makamı olamaz. Hamı ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir nifaktan ne kurtarabilir?" dedim.
Kapıdan ayrılmıyordu;
"Şimdi sarhoşsun, kapımdan git!" diye bağırdım. Adam, yalvarır bir sesle;
"Kapıyı açınız! Sarhoş değilim!"dedi. Ne demek istediğini tam anlayammaıştım. Ona imâlı bir lâf söylemem gerekiyordu;
Tekrar bağırdım, "Öyleyse git!"
Kapının önünde biraz düşündü. "Mademki kendindesin, varlığından geçmemişken, burada işin yok!"dedim. Ne demek istediğimi anlamıştı sanki. Daha fazla beklemedi. Gitti. Adam gitmişti ama o gidince sanki benim gönlüm de peşinden gitmişti. Ama başka ne yapabilirdim ki?