Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
504 syf.
10/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
ahmet ümitin okuduğum ilk kitabı ve eminim ki sonda olmayacak, beni kendine o kadar hayran bıraktı ki kitabı bitirir bitirmez yazarın diğer kitaplarına bakmak istedim. türkiyede polisiye yazarlığında zirve de olan kişi olduğunu düşünmekteyim. lisanı o kadar akıcı ki içine çekiyor ve bundan zevk alıyorsunuz. almyanda ve türkiye arasındaki tarihi ve sorunları ele alarak bize hem bilgilendiriyor hemde olay örgüsüyle birlikte cinayet çözüyoruz. açık konuşmam gerekirse olay örgüsünün içinde tarih, mitoloji olmasaydı sıkılırdım ve okumazdım ama ahmet ümit bir kitabı nasıl okutturacağını iyi biliyor. ne kadar keyif alsamda tadımın kaçtığı yerler oldu maalesef.. türklerin arkeolojiye hiç önem vermemesi benim ciğerimi paramparça etti. dünyanın 8. harikasını kaptırmamız yetmiyormuş gibi günümüzde hala bunun üstüne durulmaması ve hala arkeolojiye önem vermemiz beni üzüyor. kitapta öz eleştiride bulunduğum bir konu var. belki kimse okurken bunu düşünmedi ama türklerin almanyada istenmemesi bana şuan bizimde mültecileri istemediğimizi hatırlatıyor. almanya türkiye arasındaki tarihi ustaca kaleme alınmış ve mitolojiylede bunu çok güzel süslemiştir ahmet ümit. son olarak şunu ekleyebilirim, mutlu sonlar bana bir sonmuş gibi gelmez bu yüzden kitabın bitişi beni fazlasıyla hoşnut etti.
Kayıp Tanrılar Ülkesi
Kayıp Tanrılar ÜlkesiAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 202320,3bin okunma
Kendine bakmak yerine dünyaya bakmakla meşguldüler.
Sayfa 42
Reklam
Mesafe iyidir. Mesafeni koru. En yakınlarının sendeki değerini bilmelerini de sağlar bu... Diğerleri ile yakınlarının aralarındaki gizli çizgiyi çeker. Sınırları sağlar. Sınırları koru. Bırak diğerleri seni kazanmak için çaba sarf etmeleri gerektiğini anlasınlar. Zarif ol, senin gibi olmayanlar olacak; ne kötülük yapmayı denerlerse denesinler zarafetinin altında ezilsinler öyleleri. Sen kendi çizginden sakın çıkma. Çizgi düz. Dönemeç yok. Yolun belli. İyi ol, yumuşak kal, merhametten vazgeçme. Sana baktıklarında iyiliği hatırlasınlar. Gülümse. Daima. içten. Seni hatırladıkları son fotoğrafta mutluluğu hatırlasınlar. Yegane amacın bu olsun. Gözlerinle konuş, göz temasını kesme. Bakmak ve görmek arasındaki farkı bil. Öyle anlamlı bak ki, seni düşündüklerinde en çok gözlerini hatırlasınlar. İnsanları dinle. Bu dönemde az rastlanılan bir şey bu... Kıymetli olduklarını onlara hatırlat. Kendini seven birine bencil diyemememizin sebebi budur işte. Senin kendine verdiğin değerin paylaşılabilir olduğunu onlara verdiğin kıymetten anlasınlar.
parçalara ayıralım havanın sabah merdivenini ve havanın sinirlerini sedeflenmiş farklılıklarda acının çığlıklarında havanın beyazında kendine bakmak neden
Sayfa 117Kitabı okudu
Yaşadığım her şeyin benim yüzümden başıma geldiğine dair sarsılmaz bir inancım var. Bu konuda kendime en küçük bir haklılık payı bırakmıyorum. Hastalık derecesinde bir güvensizlik biçimi bu. Kendine kurban gözüyle bakmak. Her bıçağa boynunu uzatmak.
"Bir kötülük, dalgaya dönüşmüş bir kötülük, dile getirilemez, kavranılması imkansız bir kötülük dalgası alanda kaynamaktaydı; bu kötülük elli bin, yüz bin ağızdan kusuluyordu, bu kötülüğü herkes duymaksızın, hatta kötülük olduğunun bilincine bile varmaksızın birbirine haykırmaktaydı; buna rağmen yine herkes, cehennemi çağrıştıran bir
Reklam
"Alev alev lordu..." "Kendine gel su kurnazı!" "Ateşle oynuyorsun...," "Yine." "Bir prens olmak ne kadar zor, aklı başında olmayan kızlarla takılmam." "Ne olur azcık öpüşsek?" "Şahane olur." "Kendi iradenle,istediğin zaman." "Kim kendi iradesiyle seninle öpüşmek istemez ki?" "Hiç aynada kendine baktın mı? Bakmıyorsan bakmak isteyecek birilerini tanıyorum." "Benden günah gitti."
Sayfa 156Kitabı okudu
-Biri, milyonlarca ve milyonlarca yıldızın sadece tekinde var olan bir çiçeği seviyorsa yıldızlara bakmak onun mutlu olmasına yeter. Kendi kendine, " Benim çiçeğim oralarda bir yerde...' der. Ama koyun çiçeği yerse sanki onun için, bir anda bütün yıldızlar sönmüş gibi olur! Bu da mı önemli değil yani!
Eskiden kocakarılar dilek kuyularındaki simsiyah suya bakar bakar da en sonunda fazla bakmaktan şekiller, kıpırtılar görmeye başlar, bunları da görmek iste­dikleri şeylere yorarlarmış. Kendine uzun uzun bakmak da bence biraz böyledir. Üstelik nasıl her resminde insan farklı çıkıyorsa kendi içine her bakışında da başka bir şey gö­rüp şaşabilir. Uzun uğraşlardan sonra bir an durup bakma­lı o kadar.
"Bazen hayatını geriye sararsın, hangi noktada daha farklı bir yöne sapabilecekmiş diye bakmak için. Ama bazen geriye saracak hiçbir şey yoktur; kendin de bilmiyorsundur, ama o an hayat sadece ileriye sarıyordur. Görüntüyü durdurmak istersin... Bu noktada, dersin kendi kendine. Eğer bu noktada başka bir şey söyleseydim... Başka bir şey yapsaydım."
Reklam
Birden ayağa kalkıp lavabonun üzerindeki pis aynada kendini görmeye çalıştı. Havluyla aynayı silip uzun uzun ve dikkatle tekrar baktı. Kendini ilk kez gerçekten görüyordu. Gözleri görmek için yaratılmıştı, ama o ana dek dünyanın sürekli değişen görüntüleriyle dolu ve kendine bakmak yerine dünyaya bakmakla meşguldüler.
Ne gördüğün; ne aradığına bağlıdır. Önemli olan neyi görmek istediğin. Nereye bakmak istediğin. Kendine neyi göstermek istediğin. Aynı zamanda nereden kaçmak istediğin.
Kendimi Kabule Dair ya da Kaktüsün Dikeni Buyur Etmesi. Her hayranlık ardından tiksinti veriyordu. Önce hayran olunandan sonra kendimden. Oysa tiksinilecek bir varlık değildim. İsmet Özel gibi şiir yazamamak şiirden vazgeçirmişti. Mikhail Tal gibi oynayamamak satrançtan. Oluşu başkalarında aramak motivasyonu bir diğerine bağlı kılmaktı. Oysa
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.