Mutsuz kadınların, mutsuz anneleri oluyor.
Özgüvensiz kadınların, baskıcı babaları...
Savunmacı kadınların, kuralcı anneleri oluyor.
Küskün kadınların, sevmeyi bilmeyen babaları...
Başkalarına göre yaşayan kadınların, muhafazakar anneleri oluyor.
Cesareti olmayan kadınların, bağımlı babaları...
Mağduriyete sığınan kadınların pasif anneleri oluyor.
Mağdur eden kadınların hırslı babaları...
Ağlayan kadınların çaresiz anneleri oluyor.
Şikayet eden kadınların sorumluluk almayan babaları...
Suçlayan kadınların kibirli anneleri oluyor.
Ve suçluluk duyan kadınların iktidarsız babaları...
Toplumda kadın ile erkek eş değerde önemlidir ama kadın, gelecek nesillerin de anası olarak, bir kat daha önemlidir!
Belli bir yaşa gelmiş kadının değişmesi zordur.
Bu sebeple kadın sürekli kendini kendi dışında arar durur.
Ve bu sebeple tüm kişisel gelişim masalları kadınlaradır...
Oysa masallarda her kadın ya kraliçe veya prensestir!
Kimi dramanın karaliçesini örnek alır, kimi öpülmeyi bekleyen masum prensesi...
Gerçek yaşamda ise herkes her şeydir!
Ne kraliçe olmayı planla, ne prenses; kendin ol.
Kendin olmak, kendine gülmek, kendinle gülmek...
Önemli olan bu!
-Sözün özü bir kadının bu yaşamdaki en büyük ödülü veya kabusu, ana-babasıdır...
Bu sayede küçük bir kız, ruhu doygun veya kaybolmuş bir kadına evrilir.
Günaydınn. Tam da öyle bir hayata başladım. Sessiz, sakin, huzurlu.. İzlemek istediğim filmleri izliyorum. Okumak istediğim kitapları okuyorum. Bir kedim var artık. Mesleğimle ilgili akademik kitaplar okuyorum. Her gün yürüyüş yapıyorum. Ve bir müzik aleti bile çalmaya başladım. İnsan enerjisini kendine verince yaşadığını hissediyormuş.
Küçük bir not: Mutluluğu insanda aramayınız. Asıl mutluluk sizsiniz. Yeterki içinize dönün ve siz kimdiniz hatırlayın 🌼
Güzel bir güne uyandığını düşünüyordu sonunda az insan görebileceği, kalbinin kırılmayacağı, kimsenin arkasından iş çevirmeyeceği bir hayata başlayacaktı.
''Büyük savaşlar yapan ülkelerin edebiyatı, çeşitli yönleri ve çeşitli eğilimleri bir arada barındırabiliyor. Kendine özgü bir yapı taşıyor. Japon Edebiyatı da, dediğimiz özellikleri taşıyan büyük bir edebiyat. Şimdiye kadar bize küçük hikâye çevirileri, Raşomon, Bir Maskenin İtirafları hariç, Japon romanından pek az eser çevrildi.
Ya Rabbi!
Sonsuz şükürler olsun,
yeni bir güne uyandırdığın için.
Sonsuz şükürler olsun, verdiğin sonsuz nimetlere.
Sonsuz şükür bize göz aydınlığı olarak verdiğin çocuklarımız için. Onları bize emanet ettin.
Sen onları muhafaza et, koru.
Bizi onlarla imtihan etme.
Onları açık, gizli her türlü günahtan muhafaza et.
Onları kitabını rehber
İnsan ,bedeninin dışına çıkıp kendine bakabilmeliydi. Nasıl göründüğünü, nasıl davrandığını, nasıl düşündüğünü anlayabilseydi, karşındakinin üzerinde yarattığı etkiyi analiz edebilseydi, belki o zaman dengede durabilirdi.
Denge, etrafımızda olan her şeye rağmen olmamız gereken kişi unutmamak değil miydi? Anlamak gerekirdi: Kendini anlattığın gibi değil karşındakinin yorumladığı gibiydi onun zihnindeki izin…
Bir olaya bakış açını değiştirip , sorunun etrafında 360 derece dönebilmek, hayattaki tıkanıkları açmak için belki de tek çareydi. Ve kişinin kendine yaptığı en büyük yardım , başkasının ihtiyacı olan bir şeyi karşılamasında aracı olabilmekti, çünkü hayat farklı bedenlerde farklı duygularla aksa da aslında tektir…
Saray zihniyeti insanlık tarihinin her döneminde toplumsal çürümenin kaynağı olmuştur.
Saray sömürgeci zihniyetlerin kültürüne ait bir dayatma aracıdır.
Türk kültüründe Osmanlı imparatorluğu dışında saray yoktur.
Sarayların içinde oturanların niteliği, çapı ve kapasitesi düştükçe oturulan sarayların büyüklüğü aynı paralelde artar.
Ülkeye ve topluma hizmet amacıyla seçilenlerin o toplumun verdiği yetki ve olanaklar ile hizmet ederken tutunduğu tavır ve rul hali bütün toplumu olumlu ya da olumsuz etkiler.
Saraylar genelde toplumdan gizli niyeti olan zihniyetleri iş başında tutan itibar tapınaklarıdır.
Osmanlı imparatorluğu sultan Abdülhamid döneminde küresel tefecilerden savaş için aldığı borçlar ile yoğun bir saray yapma girişimi içinde devletin sonunu getirecek bir padişah olarak tarihe geçti.
Vahdettin ise İngilizlere teslim olmak dışında hiçbir varlığı yoktu.
Saray ile kendine hizmet edilmesini tercih edenlere ulusal egemenlik bilincinin yükseldiği bu günlerde tarihi gerçekler ile bazı hatırlatmalar yapma ihtiyacı duydum.
Önder Karaçay
Gecenin yüreğini beğenmeyip,
otağ kurmuş saçlarına rüzgar
Göğün yüzünü tanımayıp,
gözlerini görmek için doğmuş güneş
Ve yıldızlar,
apoletlerini birbir sökerken
taht kurmuşken saçının teline
Şimdi söylesene
Hangi alfabeyle anlatayım
Ellerim acıyor yine
Annem kızacak, ağlayacak sabah olunca
İçimin nasıl acıdığını ise kimseler bilmeyecek
Ellerim acıyor yine
Ellerim acıyor yine
Erkeklik kötü, erkeklik yalan söyleyememek
Hissetmediğini hissetmiş gibi yapmamak kötü
Ve sonunda delirmemek harikulade
Ellerim acıyor yine
Ellerim ki nasırlı biraz helal kazandı
Ellerim ki babamı kabre koydu
Ellerim acıyor ben kendine acımayan adamım
Bu yaşa gelmek bile öylesi zordu
Ellerim acıyor
Ellerimi öpüyorum ellerim benim
M.İlhan Genç
“Ne diren, ne zorla. Yolunu değiştirene izin ver. Sana uğramak istemeyenin yoluna çıkma. Birlikte yürümen gerektiğin kişiyle, kendi yolunda yürürken karşılaşacaksın. Kendine ve yoluna odaklan. Daha iyi olmaya, daha mutlu olmaya odaklan. Senin olan seni bulacaktır…”
zehirli insanlara bir aciklama borclu degilsin
ama sana ve senin hayatina haklari varmis gibi hissetirecekler asiri derece
kendinden baskasina bir sorumlulugun olmadigini hatirla
sessiz kalmak istersen kal
kendine kal
gucunde kal
Ormana kaç güzel kadın
Ormanda seni kimse bulamaz
Etinin kokusunu alamaz
Bu yabani bu vahşi hayvanlar
Peşine düşmeye cesaret edemez
Bağıramaz çığıramazlar
Cani bir hisle sana zarar vermeye çalışamazlar
Çünkü onlar bir tek senin üzerinde bu kadar cesurlar
Başını taşla yaralayamaz
Seni toprağın altına koyamazlar
Ormana kaç güzel kadın
Ormanda