"Yoğunluk, üretkenlik demek değildir. Bazen daha fazla şey yapmak, daha iyi sonuçlar doğurabilir. Fakat bazen de yoğun olmaya harcadığınız fiziksel ve zihinsel enerji aslında iyi bir performans göstermenizi engeller."
Sayfa 219 - Yabancı YayınlarıKitabı okudu
Bir ömür kız çocuğu kalan bir kadın olabilirsin. Öldüğünde çocukluğundan kalma "Keşke"lerinle gömülebilirsin. Çocukken neye aç kaldıysan, hayatı kendine borçlandırırsın oradan. Hayat seni hep besleyip doyursun istersin. Hayattan istediklerini almakla öyle meşgul olursun ki, bunun peşinden öyle çok koşup öyle çok yorulursun ki," ben hayatı nasıl beslerim, ben hayata ne verebilirim?" demek aklının ucundan geçmez. Yarandan büyürsen öyle mi olursun oysa! O zaman aç kaldığını aş yapar, hem kendini hem diğer aç kalpleri beslersin. Hayatın sana neyi vermediğini hissedersen ilk tanıştığınız yıllarda, onu bolca kendine ve hayata verirsin. Yarattıkça hayatla dolarsın. Hayatın içinden aktığı, içindekini hayata akıtabilen kap olursun. Ölürken bolca "iyi ki" n olabilir böylece.
Reklam
Hz Meryem'in babası İmrân, dönemin İsrailoğulları toplumunun önde ge lenlerindendi Imrån, Kudüs'teki Beyt-i Makdis'in saygın isimlerinden kendini ilme, ibadete ve mâbed hizmetine vermiş biriydi. İmrân, kızı Meryem'in doğumundan bir süre önce vefat etmişti. Ayetlerde Hz. Meryem'in, "İmrân kızı Meryem" ifadeleriyle babasına nispet edilmesi, onun beşer olma vasfını göz ardı edip kendisini ilâhlaştıranlara bir cevap mahiyetindedir. Nitekim Kur'ân, hem Hz. Meryem'in hem de oğlu İsa'nın (as) "yiyip içen birer beşer" yanı kul olduklarına dikkat çeker.
Sayfa 534
Engelleri Aş
Ön yargılı olmamalısın. Sabit fikirli olmak gerçekleri görmeni engelleyecektir. Peşin hüküm vermek, bakış açını tek yöne kısıtlayacaktır. Ön yargının en büyük sebeplerinden birinin, cahilliğin fark edilmeyişi olduğunu unutmamalısın. Yönetemediğin heyecan ve stres durumunun önüne geçmelisin. Hata yapma endişesinden kurtularak kendine çizdiğin
kendi kendisiyle bir tür iletişirrı kurmasıdır.'' Akış yaşantısı çaba harcamadan gerçekleşiyor gibi görünse de, as­ lında gerçek böyle olmaktan çok uzaktır. Akış sıklıkla yoğun bir fizik­ sel güç kullanmayı ya da son derece disiplinli bir zihinsel etkinliği ge­ rektirir. Beceriler uygulanmad:kça akış yaşantısı kendini göstermez. Yoğunlaşmadaki en ufak bir bozulma akişı yok edecektir. Akış yaşan­ tısı sürerken ise, bilinç çok düzgün bir biçimde işler ve eylemler rahat­ lıkla birbirini izler. Normal yaşamda, kuşkularla ve sorularla yaptığımız işe ara veririz. ''Bunu neden yapıyorum? Acaba başka bir şey mi yap­ sam?" Eylemlerimizin gerekliliğini sürekli sorgularız ve eylemleri yeri­ ne getirmemizin nedenlerini eleştirel bir gözle değerlendiririz. Oysa akışta düşünmeye gerek yoktur, çünkü eylem, sihirliymişçesine bizi ileri taşır.
Fıtrata dönüş mekanizmasını harekete geçirerek yerelin rehin aldığı insan yaşamlarını kurtarma operasyonunun başında peygaberlerin olduğunu görürüz. Yasasızlığın kasıp kavurduğu toplumu bir yasa etrafında toplama gayretiyle Nuh; kendini fiziki dünyaya hapseden insana sorgulamalarıyla metafiziğin kapısını aralayan İbrahim; milletleri köleleştirip sömürenlere isyan bayrağını açan Musa; babasız dünyaya getirilmek suretiyle soyuyla sopuyla övünen ırkçı Yahudi kültüne büyük darbe vuran İsa; dört haram ay dışında insan öldürmeyi/savaşı/yağmayı/çapulu hayatın normaline dönüştüren Arap kültürünü, "Bir cana karşılık olmaksızın bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmuş- gibidir." diyerek mahkum eden ve bu haramlığı on iki aya çıkaran Kur'an tebliğcisi Hz. Muhammed (as.), yerel kültür kodlarını çözüp daha evrensele doğru yol alanların öncüleri durumundadırlar.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.