"İstiyorum," dedi Fionna soluk soluğa. "İhtiyacım var... lanet olsun, bana işkence ediyorsun." Aidan, bir parmağını kadınlığının içine soktu, geri çekip tekrar ileri itti. Parmağını sıkıca saran yumuşak eti fark etti, daha önce keşfedilmemiş olduğundan dar ve küçüktü. "Bekle, Fionna. Bekle. Seni incitmek istemiyorum." Genç adamın alnında terler belirdi. Parmakları içinde yavaş yavaş ilerledi. Daha yukarı, daha derine Fionna mn kadınlığı, genç adamın nazik ama kaçınılmaz girişine izin veriyordu. Fionna inledi. "Yeterli değil. Lanet olsun, yeterli değil!" Aidan zafer kazanmış gibi kahkaha attı. "Sabır, aşkım. Sabur." Fionna başını Aidan'ın omzuna gömdü. Aidan parmağını kadınlığının içine gömdü, yapabildiği kadar ileriye itti. Başparmağıyla kadifemsi dokusunda yavaşça gezindi, bastırdı, ardından yeniden daire çizdi, gitgide hızlandı. Onu çıl dırtacağını bildiği bir tempo kazandı. Fionna ellerini Aidan'ın göğsünde gezdirdi. Aidan, genç kadının vücudundaki kasılmayı hissediyor ve buna neyin sebep olduğunu çok iyi biliyordu. Bunu nasıl rahatlatacağını çok iyi biliyordu. "Savaşma," dedi kısık, ipeksi bir fısıltıyla ama yine de sesi kendisini güçlükle kontrol ettiği için neredeyse hırıltılıydı. "Bırak gelsin, sevgilim. Sadece bırak gelsin." Fionna kendini durduramadı. Aidan onun içinde alevlenen heyecanı hissedebiliyordu. Fionna parmağının etrafında kıvrandı. kalçaları sertti ve şehvetle kımıldıyordu.
Sayfa 198
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Reklam
"Var olmak, bir yerde bulunmak anlamında mı soruyorsun?" "Bulunmak mı Mina? İyi düşün. Sadece yer alarak mı?" "Yok kendin olarak, tabii kendin olacaksın. Sen olarak var olacaksın. Yani kendin olarak orada olacaksın değil mi?" Gözleri yumuşuyor. Buradan doğru bir yerlerde gezindiğimi anlıyorum çok şükür. "Bunu iyi anla ve iyi anlat Mina. İnsan var olmadan, gerçekten yaşamış olmaktan bahsedemez. Yaşama sanatını icra edemez. Takılır kalır yaşamda. Kapılar hep suratına kapanır. Çünkü çakma kimliğindedir, ilerleyemez, yol alamaz. Her birimiz benzersiz bir tasarımla kendimiz olmak için buradayız. Yaşam bizden çakma bir versiyonumuzu değil, gerçeğimizi ortaya koymamızı bekliyor." Susuyorum ve bekliyorum. Devamı gelecek, biliyorum. Bu bakışı, bu duruşu artık iyi tanıyorum. Birazdan döküleceklerin çok önemli olacağını da. Nitekim geliyor: "Yaşamdan alabilmek için önce yaşama kendini sunacaksın. Sahneye çıkıp kendi gerçeğini oynayacaksın ki alkış alasın. Yoksa yok isen, 'Ben oynamıyorum, ben kendimi yaşama sunmuyorum, diyerek öyle kazık gibi yer işgal ediyorsun demektir. Bu durumda sen tekrar eden ayrılıkçı, hayırsız, korku kaynaklı düşünceler ve dolayısıyla bunları yansıtan oluşunla, sadece ortamı bulandırıyorsun demektir ki, o bulantı senin yaşamında da işte kendini gösterir. Bir bulantı girdabında döner durur hep daha dibe inersin."
günseli son günlerde öyle bir durumdayım ki bir iki dakika bile aklımı toparlayıp düşünemiyorum sevgilim şeytan bilir nelere takılıyorum neler düşünüyorum günlerdir yatıyorum hastalıktan mı bilmiyorum şimdi biraz düşünebileceğimi hissediyorum ve uzun süredir aklımda yüzen belirsiz bir cismi aydınlatmaya karar verdim evet aklım gene karışmadan
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Amelia alevlere bakarak maskeyi ve arkasındaki adamı düşündü. Maskenin altına bakma dürtüsü çok güçlüydü. Ken- disini ona bu kadar çeken şeyin kendi kişiliğindeki bir kusur değil, Montoya'nın kimliğinin gizemi olduğunu düşünerek kendini rahatlatmaya çalıştı. Ama ya Montoya'nın uykusu hafifse? Ya onu yakalar ve öfkelenirse? Onun ağzından
Sayfa 190
Reklam
Mızıldanarak geri çekilmeye çalıştım, dayanılmaz derecede tahrik olmuştum. Sertleşen ucu dişleriyle yakalayarak kıstırdı beni. Başımı eğdim, gözlerimi, emdikçe içeri çöken yanakları­ na perçinledim. Ağzının sıcaklığının içinde, dili meme ucumu yalıyor, güzel boynu her yutkunuşuyla oynuyordu. Kası­ lıp titreyen apışaram ritmik emişlerine
Sayfa 245
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
"Ben senin gibi bir köle değilim, gerçek bir sultanım!" dedim. "Sen koca bir yalansın, His!" dedi Sanaç. "Bizimle alay mı ediyorsun?" "Sadece hakikati göstermek istiyorum diyelim," derken taklidime masum bir ifadeyle devam ettim. "Ve hakikati kabullenin, önüme attığınız kargaları bir doğan gibi parçalar, leşlerini önünüze atarım. Zira benim tabiatım bu!" İçeceğimden bir yudum aldım. "Benim adım His! His Sultan! Sultan Bronz'un yegâne hasekisiyim!" "Ben bir prensim, senin gibi köle değilim!" dedi Sanaç. "Ben köleyim, sen bir prenssin öyle mi? Hah!" derken Sanaç'a inanmayan gözlerle baktım. Sanaç, büyük bir hırsla, "Evet öyle," dedi. “Benim gibi ateşlerde yanacaksın!" "Sanaç,” diye seslendim. "Beni hiçbir ateş yakamaz biliyor musun, ben ateşin ta kendisiyim!" Kendimi tutamayıp ayağa kalktığımda fazla alkolün etkisinden olsa gerek dengemi sağlayamadım. "Ağalar!" diye seslenirken Viran ve Serdal'a baktım. "Atın bunu zindana!" Bronz beni belimden tuttu. "Sen rolüne çok kaptırdın kendini," derken kendine doğru çekti. Çok geçmeden koltuğa tekrar oturmuştum. Elimdeki bardağı alıp kendi tarafına koydu. "Daha fazla içmek yok." Diğerlerine doğru bakarken Bronz'u işaret edip, "Korkuyor..." diye mırıldandım. "Yönetimi elinden alacağım diye..." "Alırsın," diye beni onayladı Sanaç. "Ben sende o potansiyeli görüyorum."
Sayfa 292
Bir insandan nefret ediyorsan o kişi hemen bir şeytan olur; bir insanı seviyorsan o hemen bir tanrı olur. Abartırsın: Kötüyü görüyorsan abartır ve onu nihai kötülüğe çevirirsin; iyiyi görüyorsan o nihai iyiye, bir tanrıya dönüşür. Ama bu masalları sürdürmek zordur, o yüzden sürekli, tekrar tekrar değiştirmen gerekir. Neden algılarında çok abartılısın? Neden orada olanı açıkça göremiyorsun? Çünkü açıkça görmekten korkuyorsun. Etrafta bulutların olmasını, böylece her şeyin bir sis bulutu içinde kalmasını istiyorsun; kendini bilmek istemiyorsun. Ve bilmiş olan herkes, Kendini bil!” diye ısrar ediyor, Buda, İsa, Sokrates, hepsi “Kendini bil!” diyor. Dinin tüm ısrarı kendini bilmen üzerinedir. “ Ve sen kendini bilmemekte ısrar ediyorsun. Bazen kendini bilme oyununu bile oynuyorsun.
Sayfa 175 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Reklam
_Küçük kılıbık adam. Korktuğun için bağırıyorsun. _Ben kim oluyorum ki kendi görüşüm olacakmış. reis ne derse o’dur. _Düşüncelerinin yanlış olup olmadığını sormadın kendine hiç? _20 yıllık olayları anımsayacak beynin yok, bu nedenle, iki bin yıl öncesinden aptalca dini sözlerini tekrar söylüyorsun. _Beni ahlaksızlıkla suçlarken doğrudan
Naziler / Mossad ve Aile.
Mecid, Kamil'i eski bir Alman diplomatı Von Hentke'yle tanıştırdı. Von Hentke Alman Dışişleri Bakanlığının Orta Doğu Masası Müdürlüğü görevinde bulunmuş ve şimdi Suudi Arabistan'da siyasi danışmanlık yapıyordu. Dışişleri Bakan­lığındaki görevi icabı Von Hentke birçok Arap ülkesini ziyaret etmişti. Ne zaman Orta Doğu'ya gelse
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
_Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir. Ve bugüne kadar dünya erkekler tarafından yönetildiği için kadınlar muazzam şekilde azap çekmiştir. O, erkeğin
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Resim