"Ben senin gibi bir köle değilim, gerçek bir sultanım!" dedim.
"Sen koca bir yalansın, His!" dedi Sanaç. "Bizimle alay mı ediyorsun?"
"Sadece hakikati göstermek istiyorum diyelim," derken taklidime masum bir ifadeyle devam ettim. "Ve hakikati kabullenin, önüme attığınız kargaları bir doğan gibi parçalar, leşlerini önünüze atarım. Zira benim tabiatım bu!" İçeceğimden bir yudum aldım. "Benim adım His! His Sultan! Sultan Bronz'un yegâne
hasekisiyim!"
"Ben bir prensim, senin gibi köle değilim!" dedi Sanaç.
"Ben köleyim, sen bir prenssin öyle mi? Hah!" derken Sanaç'a inanmayan gözlerle baktım.
Sanaç, büyük bir hırsla, "Evet öyle," dedi. “Benim gibi ateşlerde yanacaksın!"
"Sanaç,” diye seslendim. "Beni hiçbir ateş yakamaz biliyor musun, ben ateşin ta kendisiyim!" Kendimi tutamayıp ayağa kalktığımda fazla alkolün etkisinden olsa gerek dengemi sağlayamadım. "Ağalar!" diye seslenirken Viran ve Serdal'a baktım. "Atın bunu zindana!"
Bronz beni belimden tuttu. "Sen rolüne çok kaptırdın kendini," derken kendine doğru çekti. Çok geçmeden koltuğa tekrar oturmuştum. Elimdeki bardağı alıp kendi tarafına koydu. "Daha fazla içmek yok."
Diğerlerine doğru bakarken Bronz'u işaret edip, "Korkuyor..." diye mırıldandım. "Yönetimi elinden alacağım diye..."
"Alırsın," diye beni onayladı Sanaç. "Ben sende o potansiyeli görüyorum."