Kendini dolandırmak nedir?
Haccı, namazı, orucu parayla satın almak mümkün değil miydi? Öyleyse parası olanın iki dünyada da işi işti!
Sayfa 39 - YKY, 3. Baskı, Nisan 2013Kitabı okudu
Kendini Dolandırmak
"Yalan söyleyebilen tek canlı türü insandır. Zaten bu sayede canlı kalabilmektedir." T. S. Anghut
Sayfa 29 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendini Dolandırmak
Hep büyük kentlerin birinde ve en çok da en az acıdığımız İstanbul'da caddeüstü bir evimiz olmasını diliyoruz... Kulağımızın dibinden taksiler geçsin istiyoruz. Gürültü bize anlaşılmaz, tuhaf bir güven duygusu veriyor. En çok sessizlikten korkuyoruz... Bir insanla yan yana ve uzun uzun susabilmemiz için dost olma şartı arıyoruz. Yoksa rahatsızlık veriyor bize bütün susuşlarımız. Ve ana caddeye ne kadar yakınsak o kadar prim yapıyoruz. O oranda fazla kira ödüyoruz pencerelerini bile doğru düzgün açamadığımız, balkonlarında sadece turşu bidonlarımızın oturduğu evlere... Ve zaten hayatımızı "zamanında şurada bir ev vardı, alamadık" üzerine kurduğumuz ve hiçbir tarihi fırsatı zamanında değerlendiremediğimiz, o zaman dağ başı olan yerlerin sonra "mükemmel" caddeler haline geleceğini öngöremediğimiz için ve kaçırdığımız fırsatlar berberimizle yaptığımız geyik muhabbetlerine meze olduğu için ve hepimizi zamanında Gençlerbirliği'nden ya da Fener Genç'ten istedikleri ama biz gitmediğimiz için kendimizi dolandırmayı meslek edindik.
Sayfa 29 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Kendini Dolandırmak
Ağaç yaşken eğiliyordu ve babalarımız bizi yaş odunla dövüyordu... İşte bu yüzden kendimizi dolandırmayı meslek edindik.
Sayfa 30 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Kendini Dolandırmak
Evlerin caddeye bakan taraflarını boyayıp arka cepheyi boşveriyoruz. Çünkü hayat caddedir ve asıl caddeden geçenlerin gördüğü önemlidir. Biri yanılıp arka plana takılmışsa zaten hayatımızın dışına çıkmıştır. Halihazırda iki boyuta ancak yetiyor dimağımız ve boyamız. Çünkü biz hayatımızı başkasının gözüyle seyrediyoruz. Dudağımız inceyse uyduruk rujla kalınlaştırıyoruz, göğüslerimiz ufaksa palavracı sütyenler takıyoruz... O sütyenlerin televizyonda açık açık reklamı yapılıyor... Alınıyor, satılıyor, takılıyor... Yani yalanın yalan olduğu açık açık ilan ediliyor. Bunu alırsanız herkesi kandırabilirsiniz deniyor. Ama gece olup da iş sevişme iklimine döndüğünde acı veya küçük gerçek kabak gibi meydana çıkıyor. Kimse kimseye göğsünü gere gere göğüslerini göstermiyor. İşte bu yüzden kendimizi dolandırmayı meslek edindik.
Sayfa 30 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Kendini Dolandırmak
Örneğin siz hiç Taksim'in orta yerindeki Atatürk Kültür Merkezi binasının arka cephesini gördünüz mü ya da İstiklal Caddesi'ndeki binaların birçoğununkini? Sanki arka sokaklar kediler içindir. Hep yasadışı, hep boyasız,hep terkedilmiş. Çünkü daha çok insan geçer anacaddelerden... Bu yüzden kalabalığa yedirir gürültüye getiririz herbirşeyimizi... Bir şeyin gerçekten "öyle olması" önemli değildir zaten, "öyle sanılsın" yeter. İş ki dekorumuz sahici olsun. İşte bu yüzden sohbetlerimizdeki kahve tadı eksildi. Çetleşiyoruz artık. Teknolojik bir yeniliği gerici bir şekilde kullanmakta bizden iyisi azdır nasılsa.
Sayfa 31 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendini Dolandırmak
Hep başkalarının bozuk gözleriyle (kimi uzağı, kimi gözünün önünü göremeyen) seyrettik hayatımızı! Caddeye bakan tarafımızı parlattık da arka cephemizi baştan savdık. Misafir odalarımıza yığdık saray tipi koltuklarımızı ama bütün zamanımızı televizyon odasındaki çoktan ölmüş çekyatın üstünde zayi ettik. Hiç tanımadıklarımıza peygamber sabrı gösterdik ama en "sevdiklerimizin" en küçük kusurlarını bile bağışlamadık. Belki de, "sevdiğimizin" o küçük kusurunu örtecek ya da büyükmüş gibi gösterecek bir sutyeni yoktu ve bütün kusuru buydu. Ama biz hemen, sen bunu nasıl yaparsın, dedik... Sana yakıştıramadık... Senden ummazdık... Dostluğumuzun caddeye bakan yüzünü sık sık yıkamamız gerekiyordu. Dostlarımız bizden tavlayıcı sahtelikler bekliyordu. Evcil yalanlar besledik saksılarımızda... Ve en sık söylediğimiz yalan şuydu; Biliyorsun ben dobra bir insanım... Hiç dinlemem langanadak söylerim!.. Zaten hepimiz dobrayız değil mi!.. Hep langanadak söyleriz gerçeği, karşımızdaki kim olursa olsun! ... Ve işte bu yazıyı da hiçbiriniz üstünüze alınmadınız... "Öyle yapan çok" ama siz öyle yapmıyorsunuz değil mi? Çünkü kendinizi dolandırmayı meslek edindiniz! Mesleğin erbaplarından biri de bu satırların yazarıdır elbette.
Sayfa 32 - Sel YayınlarıKitabı okudu
250 syf.
·
Puan vermedi
Hayatı bir yerinden yakalamak istiyorsan önce kendini tanı, kendini tanıdıktan sonra insanları tanımak daha kolay gelebilir. Hayatına değer vereceğin insanlar girecek ama onları mutlu etmek için söz verme, çünkü yarın ne olacağını bilmiyorsun. Her ihtimali değerlendirmek bir ihtimalle kuşkuda kalmaktan iyidir. Sevilmeyi beklemeden sev, çünkü
Sevgi Yönetimi
Sevgi YönetimiAzra Erhat · Can Yayınları · 200321 okunma
158 syf.
8/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Bukowski'nin aşağı yukarı her eserinde, bu eserinde de olduğu üzere otobiyografik bir yan bulunur. İnsanlar eğer kendi hayatları söz konusu ise çoğu zaman kendilerini olduğundan daha az kötü göstermeye çalışırlar. Bu, biraz da biz insanların zayıf bir noktası. Kötüysek eğer kötü diyemeyiz, "şu yüzden böyle oldu", "hep bu 'şu
Factotum
FactotumCharles Bukowski · Metis Yayınları · 20202,870 okunma
19 Mart 2015 tarihinde, Afganistan’ın başkenti Kabil’de bir caminin önünde kadınlara parayla Muska satan bir sahtekarı gördü. Dayanamadı o alçağın yanına gitti, ve Dinimizde parayla muskanın haram olduğunu, Fal, büyü ve sihrin yasak olduğunu, İslamda bunların yerinin olmadığını, yaptığı işin sahtekarlık ve insanları dolandırmak olduğunu anlattı. Muskacılık yapan o sahtekar cevap vermeyince, Bu kadın Kuran-ı Kerimi yırtıp yaktı diye bağırmaya başladı. Yüzlerce erkek müsvettesi Farkhunda’nın etrafına toplanıp dövmeye başladılar. Konuşmasına fırsat vermediler, Kendisine atılan iftiranın bedelini linç edilerek ödedi. Taşlar ve sopalarla feci şekilde dövdüler, Saçlarından tutup yerlerde sürüklediler, Onu bir çatıdan aşağı attılar, sonra üzerinden arabayla geçtiler ve üzerine benzin döküp yakarak öldürdüler. Ona kendini bir cümle ile savunmasına dahi fırsat vermemişlerdi o cahil zalimler sürüsü. Ne acıydı ki ; “Kuran Yaktı” dedikleri Farkhunda İlahiyatta okuyordu ve mezun olup İlahiyat öğretmeni olmak üzereydi.
Reklam
Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları...
1.Henri Matisse (1869 – 1954). Hukuk stajyeri olarak çalışmaktan o kadar sıkılmıştı ki penceresinin önünden geçenlere bezelye fırlatma çubuğu ile çiğneyip top haline getirilmiş kağıtları fırlatıyordu. 2.Johannes Vermeer (1632 – 1675). Resimlerindeki kadınların hamile görünmesine şaşmamak gerek, karısı ona hemen hemen yirmi yılda on iki çocuk
NURİ BİLGE CEYLAN VE SENARİST'İN 2. BULUŞMASI
İlk buluşmanın sonucunda bu işin olmayacağını anlamıştım. zaten bu yüzden, yönetmenden 3 görüşme sözü almıştım.bu konuda ısrarcı olmalı mıyım, inanin hiç bilmiyorum. çünkü irademiz dışında gelişen lanet olası kaderimizi değiştiremeyiz. her ne kadar bunun için çaba göstersek de, bunun için hayatlarımızı adasak da ,bazen hiçbir şeyin değişmediğini
160 syf.
8/10 puan verdi
Anılı kitapları seviyorum :D
Hippphijjjyenik bir aşk hikayesi! Şaka şaka öyle değil tabi ki. Ama öyle sanılarak alınmış bir kitap sanırım. Neden mi? Öncelikle kitaptan bahsedeyim anımı sona saklayım okumak istemeyenler hemen geçsin. :D Öncelikle Yılmaz Erdoğan'ın konuşma stilini çok seviyorum ki ben de arada kelime oyunu yapmayı severim. Ondan dolayı dilini çokça sevdim,
Hijyenik Aşklar
Hijyenik AşklarYılmaz Erdoğan · Sel Yayıncılık · 2012904 okunma
BU PLATFORMDA GEZİNEN BİR DOLANDIRICI VAR DİKKAT EDİN!!!
(merhaba nasılsın profiline rastladım ve seni ilginç buldum özel e-posta adresimde benimle iletişime geçmeni istiyorum birbirimizi daha iyi tanımamı sağlıyor bu benim e-postam aşağıdaki gibi (sherrigalagher85@yahoo.com) ben önemli bir tartışma var seninle tartışmak teşekkürler ben Sherri) DİYE MESAJ ATIYOR!!!!!!! Buraya yazı yazmak istemiyor genellikle böyle yazıp e posta adresinden iletişim kurup kandırmaya çalışıyor. Kendini Amerikan ordusundaki bir asker olarak tanıtıyor. Adı SHERRI GALLAGHER dir. Bunu yazan ya bu asker ya da onun adını kötülemeye çalışan birisi... Onun e posta adresine mesaj attığınız zaman kendisinin Afkanistan'da çok zor günler atlattığını, bir terörist baskınında para ele geçirdiklerini ve kendi payına 9.000.000 dolar para düştüğünü, bunu da başka bir ülkeden kendine alıcı ayarlayarak bir diplomat yardımıyla ona teslim etmekten bahsediyor, tabi bir de askerliği bırakıp sizinle evlenerek yeni bir hayat kurmaktan. Şimdi önemli soru şu bu asker neden bu parayla ülkesine geri dönmüyor? Yani belli ki bir olaya karışmış ve mesaj attığı kişiyle beraber bu olaydan sıyrılmak istiyor ya da tamamen dolandırmak. Bu olayın iki sonucu da hiç iyi yerlere gitmiyor. Durduk yere başınızı belaya sokabilirsiniz. Onun için böyle mesajlara inanmayın.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.