Devlet Dördüncü Yaşına Girerken 143. sayısı ile (17.4.1972) dördüncü yaşına giren Devlet gazetesi başyazısında hem kendisini hem de o günleri şu şekilde anlatıyor: “Elinizdeki sayısıyla Devlet, 4. yayın yılına giriyor. Geride bırakılan sosyal, siyasi ve iktisadi sıkıntılarla dolu üç yıl. Türkiye tarihinin en nazik bir dönemini yaşıyor. Tam bu
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Reklam
İnsan, ülküsünün ve amacının kendi dışında, bulutların üstünde, geçmişte ya da gelecekte olduğuna inandığı sürece, hep kendi dışına çıkacak ve mutluluğu bulunamayacağı bir yerde arayacaktır. Böylece o, çözümleri ve yanıtları bulunabilecekleri tek yer -yani kendisi- dışındaki her yerde aramayı sürdürecektir.
Sayfa 262Kitabı okudu
Bizler, herkesi aynı yol üstünde gördüğümüz için izlediğimiz yolun bizi bir amaca götürmesi gerektiğine inanmakta olan bir sürüyüz. Karanlıktayız ve cesaretimizi koruyoruz; çünkü herkesin de bizim gibi ıslık çaldığını duymaktayız.
Sayfa 261Kitabı okudu
Bizim ahlak sorunumuz, insanın kendisine karşı kayıtsızlığıdır. Bu, bireyin önemine ve biricikliğine ilişkin duyguyu yitirmiş ve kendimizi kendi dışımızdaki amaçların araçları yapmış olmamız, kendimizi bir eşya olarak görmemiz ve kendi güçlerimizin bize yabancılaşmış olması olgusunda ortaya çıkan bir durumdur. Kendimiz de, komşularımız da birer eşya haline gelmiş bulunmaktayız. Bunun sonucu, güçsüzlüğümüzü hissetmemiz ve bu güçsüzlüğümüzden ötürü kendimizi aşağılamamızdır. Kendi gücümüze güvendiğimiz için insana, kendimize ve kendi gücümüzün yaratabileceği şeylere hiçbir inanç duymamaktayız. Kendi yargı gücümüze güvenme yiğitliğini göstermediğimiz için insancı anlamda bir törelbilincimiz de yoktur.
Sayfa 261Kitabı okudu
Bizler dikkatimizi kendi kültürümüzü insanlığın en yüksek başarılarının yadsınması olan yaşam biçimleriyle karşılaştırmakta yoğunlaştırarak, kendi ahlak sorunumuzu kendimizden gizlemekteyiz. Böylece, bir diktatörün ve onunla işbirliği yapmış siyasal bir bürokrasinin değil, ama pazarın, başarının, kamuoyunun, 'sağduyunun' -ya da daha çok- ortak sağduyusuzluğun ve hizmetkârları haline gelmiş olduğumuz çarkın adsız gücü önünde eğilmekte olduğumuz gerçeğini görmezlikten gelmekteyiz.
Sayfa 261Kitabı okudu
Reklam
İnsan, doğruluğu bilmeye ve sevmeye gücü olan bir varlıktır. Ama eğer o, (yalnız bedeni değil tüm varlığı) daha üstün bir güç tarafından tehdit edilirse, zavallı ve korkan bir varlık haline getirilirse anlığı etkilenir; işlevleri bozulup felce uğrar. Gücün felç edici etkisi yalnızca uyandırdığı korkuya değil, eşit ölçüde örtük bir vaade de
Sayfa 260Kitabı okudu
Biz özgür bir biçimde eylemde bulunduğumuza inanmaya eğilimliyiz. Çünkü Spinoza'nın da daha önceden öne sürmüş olduğu gibi, isteklerimizin ayırdına varıyoruz, ama bu isteklerin dürtülerinin ayırdına varamıyoruz. Dürtülerimiz, özyapımızda iş gören güçlerin özel bir karışımının sonucudur. Her verdiğimiz karar, üstünlük derecelerine göre, iyi ya da kötü güçler tarafından belirlenir. Bazı insanlarda bir özel güç öyle ezici bir şekilde kuvvet kazanır ki bu insanların kararlarının sonucu, onların özyapılarını ve geçerli değer ölçütlerini bilen herkes tarafından önceden kestirilebilir. (Ama onlar, 'özgür bir biçimde karar vermiş oldukları yansılsaması içindedirler.)
Sayfa 244Kitabı okudu
Özgürlüğün, erdemin ve mutluluğun temeli üretici yönlenmedir. Erdemin bedeli uyanıklıktır, ama bu, daha çok üreticiliği için gereken koşulları bilmek ve yaratmak zorunda olan ussal bir varlığın uyanıklığıdır. Bu ussal varlık, kendisini engelleyen ve böylece kötüyü yaratan etmenleri ortadan kaldırmak zorundadır. Çünkü bu kötü bir kez doğarsa, kendisini apaçık olarak ortaya koyması ancak dışsal ya da içsel güçle engellenebilir.
Sayfa 242Kitabı okudu
İnsancı etiğin ereği, (yetkeci ruhun sakatlayıcı etkisince beslenmiş olan) insanın kötülüğünün bastırılması değil, ama onun doğadan gelen en önemli gizilgüçlerinin üretici kullanımıdır. Erdem, kişinin başarmış olduğu üreticiliğin derecesiyle orantılıdır. Eğer toplum, insanları üretici kılmakla ilgileniyorsa, ilgi göstermeli ve bu nedenle, üreticiliğin gelişmesi için gereken koşulları yaratmalıdır. Bu koşulların ilk ve en önemlisi, tüm toplumsal ve siyasal etkinliklerin ereğinin her bireyin kendini ortaya koyması ve gelişmesi olduğudur. İnsan, biricik amaç ve erektir. O kendisinden başka hiç kimse ya da hiçbir şey için bir araç değildir.
Sayfa 242Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.