Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Otorite boyun eğmenin en büyük erdem başkaldırının ise en büyük günah olduğunu savunur
Yaşamla ölüm arasındaki seçim , gerçek olmaktan çok hayalidir; gerçek seçim iyi bir yaşamla kötü bir yaşam arasında yapılır.
Reklam
Efsanevi ;)
Yürüyorum, durmak yorulmak bilmeden, hırsla yürüyorum, Başıma gelenlerden sonra, sanki bir şey ezmek ister gibiyim. Ayaklarımla neyi ezebilirim ki? Yönetime hoş görünmek için bu kadar alçalabilen doktorun ödlekliğini eziyorum. Başka bir sınıfın acı ve sıkıntılarına kayıtsız kalan bir sınıf insanın kayıtsızlığını eziyorum. Fransız halkının cehaletini, iki yılda bir Saint-Martin-de-Ré'den yola çıkan insan yükünün nereye gittiğini ve nasıl olduğunu düşünmeyecek kadar ilgi ve meraktan yoksunluğunu eziyorum. Belirli bir ceza işlediği gerekçesiyle bir adam hakkında patırtılı yazılar yazan polis muhabirlerinin birkaç ay sonra aynı adamın varlığını bile unutabilmelerini eziyorum. Günah çıkaranları dinleyen, kürek cehenneminde olup bitenleri bildikleri halde susan Katolik papazlarını eziyorum. Suçlayanla kendini savunan arasında bir 'hitabet oyunu' halini alan ceza muhakemeleri usulünü eziyorum. 'Durdurun kuru giyotininizi, yönetime bağlı memurların kolektif sadizmine bir son verin' demek için sesini yükseltmeyen 'İnsan hakları Kuruluşu'nu çiğniyorum. Hiçbir örgüt ya da kuruluşun bu yöntem sorumlularını sorguya çekip çürüme yolunda, iki yılda bir, neden mahkumların yüzde sekseninin yok olduğunu sormayışını çiğniyorum. İntihar, düşkünlük, devamlı açlık, skorbüt, verem, delilik ve erken bunama teşhisleriyle imzalanmış resmi ölüm raporlarını çiğniyorum. Kim bilir daha neler eziyorum ayaklarımın altında? Ama bütün bu olup bitenlerden sonra herhalde eskisi gibi yürümüyor, her adımda bir şeyler çiğniyorum.
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın. Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden… Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi… İnsanın
Başıma gelenlerden sonra, sanki bir şey ezmek ister gibiydim. Ayaklarımla neyi ezebilirim ki? Altımda betondan başka şey yok. Hayır, böyle yürümekle pek çok şeyi ezebiliyorum. Yönetmenliğe hoş görünmek için bu kadar alçalabilen doktorun ödlekliğini eziyorum. Başka bir sınıfın acı ve sıkıntılarına kayıtsız kalan bir sınıf insanın kayıtsızlığını eziyorum. Fransız halkının cehaletini, iki yılda bir Saint-Martin-de-re'den yola çıkan insan yükünün nereye gittiğini ve nasıl olduğunu düşünmeyecek kadar ilgi ve merak yoksunluğunu eziyorum. Belirli bir cinayet işlediği gerekçesiyle bir adam hakkında patırtılı yazılar yazan polis muhabirlerinin birkaç ay sonra aynı adamın varlığını bile unutabilmelerini eziyorum. Günah çıkaranları dinleyen, kürek cehenneminde olup bitenleri bildikleri halde susan Katolik papazlarını eziyorum. Suçlayanla kendini savunan arasında bir “hitabet oyunu” halini alan ceza muhakemeleri usulünü eziyorum. “Durdurun kuru giyotininizi, yönetmenliğe bağlı memurların kolektif sadizmine bir son verin” demek için sesini yükseltmeyen İnsan Hakları Kuruluşu'nu çiğniyorum. Hiç bir örgüt ya da kuruluşun bu yöntem sorumlularını sorguya çekip çürüme yolunda, iki yılda bir, neden mahkûmların yüzde sekseninin yok olduğunu sormayışını çiğniyorum. İntihar, düşkünlük, devamlı açlık, iskorbüt, verem, delilik ve erken bunama teşhisleriyle imzalanmış resmî ölüm raporlarını çiğniyorum. Kim bilir daha neler eziyorum ayaklarımın altında? Ama bütün bu olup bitenlerden sonra herhalde eskisi gibi yürümüyor, her adımda bir şeyler çiğniyorum.
Sayfa 282 - E YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Markopaşa & 40'ların Cadı Kazanı
Kırklı yıllardaki sol muhalefetin “kim”liğini, karşıtını ve yaşadığı yeri tanımlarken kullandığı hemen her şey Markopaşa’nın malzemesidir. Aynı malzemenin basındaki polemiklerin çerçevesini de oluşturuyor olması, gazetenin bir başka avantajıdır. Markopaşa’nın başlangıcında neredeyse Türkiye Sosyalist Partisi yayını işlevini
Sayfa 23 - İletişim Yayınları - Markopaşa’nın Siyasal KimliğiKitabı okuyacak
Seven Yazar
Aşkın bir amacı yoktur, her ne kadar pek çok kişi ”Elbette vardır!” dese de. Derler ki, cinsel gereksinimlerimizi karşılamamızı, evlenmemizi, çocuk sahibi olmamızı ve orta sınıfa özgü normal bir hayat sürmemizi sağlayan aşktır. Aşkın amacı budur. Aşkın, hedefsiz aşkın, yalnızca sevme ediminin kendisinin önem taşıdığı aşkın bugünlerde bu denli ender olmasının nedeni de budur. Bu tür aşkta kilit rol oynayan tüketme değil, varolmadır. Bu, insanın kedisini ifade etmesi, insani yeteneklerimizin etkisini göstermesidir.
Sayfa 17 - Say YayınlarıKitabı okudu
Politika Üzerine
Politikada ilerlemenin gerçeğin ne kadarını bildiğimize, onu ne ölçüde açık seçik ve cesurca ifade ettiğimize ve bunun başka insanlar üzerinde ne denli büyük bir etki yarattığına bağlı olduğunu düşünüyorum.
Sayfa 18 - Say YayınlarıKitabı okudu
İnsan Ne Olabilir?
Her insanın olabileceği en elverişli bir şey vardır, asla olamayacağı şeyler vardır. Birçok kişi olamayacağı şeyi olmaya çalışarak ve olabileceği şeyi ihmal ederek hayatını heba ediyor.
Sayfa 19 - Say YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.