On dokuzuncu yy.da yaşamış bir Osmanlı Islahatçısı bir gün İstanbul'un tıpkı Paris ya da Londra gibi düzenli ve zengin bir kent olacağını yazmış ama "bu zevkleri bizler tadamayacağız...İşin doğrusu bizler herhalde odun, kömür satıp geçinmeye çalışırken ara sıra kafamızı kaldırıp üzgün gözlerle kente bakacağız." diye eklemişti.
İki kent arasındayım.. Biri bilmiyor beni, öteki artık tanımıyor, diyordu. Ait olamamak tam olarak da burada başlıyor.
Reklam
Bir kent, orada sevdiğiniz biri varsa bir evrendir.
Kent bugün sizin, bizim çobanı olduğumuz, Tanrı'nın kullarının yaşadıkları yerdir. Zengin din adamlarının yoksul ve aç insanlara erdem üstüne vaaz verdikleri bir rezillik yeridir.
Sayfa 219 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Eski Dünya'da (Asya), musonların zayıflaması, ilk başta toplulukların oluşmasına, kuraklasmayla başa çıkmak için sulama tekniklerinin gelişmesine yol açtı. Ama daha sonra, kuraklasma öylesine kötüleşti ki, kent devletleri bile bu durumla başa çıkamadı.
Günümüzden önce yaklaşık 5000'de bu bölgede (Mezopotamya) artan kuraklasmayla başa çıkmak için kent devletleri oluşturuldu.
Reklam
"Hekimler yapamıyorsa eğer, büyücüleri getirtin kıtanın her yanından, onlar göstersinler marifetlerini, güneş tozu toplasınlar, ay ışığı biriktirsinler, yıldızların külleriyle karıştırsınlar, ateşler içinde yanan alnıma sürsünler, bildiğim ne varsa o rüyaya dair hepsini unuttursunlar... O rüya da, o kent de, o kız da hiç çıkmayacak aklımdan."
Karanlığın çökmesini bekliyor yine yüreğim, özlemek için. Şafak atmak ve gündüzden, gece doğmak üzere. Çıkar aşıklar birazdan kent meydanlarına ve ağlar içimizdeki çocuklar...
Ksenophanes'in uzun yaşamı, tüm Yunan dünyasını kent kent dolaşıp okuduğu alaycı şiirler, Homerosçu geleneğe yönelik taşlamaları, bin dizelik ünlü Taşlamaları [Silloi], insan biçimli tanrı anlayışına yönelik eleştirileri, ilke [arkhê] olarak toprağı öne sürmesi, toprağın yerin altında sonsuza kök salması, bulutlara özel bir ilgisinin olması, hiçbir şeyin sağlam bir bilgisinin edinilemeyeceği görüşü, ortaya koyduğu bir ya da her şeye kâdir "tek tanrı," onun doğmamış ya da oluşmamış olması, onun kavraması güç bir şekilde "ne sınırlı ne sonsuz" olması, bu görüşe yöneltilen eleştiriler...
Sayfa 7
Reklam
Kent, durmaksızın homurdanıyor, ne ölümle ne de yaşamla ilgileniyordu.
Dokunuşunun eksikliği, buz fırtınasının ortasında sıcaklığı kaybetmek gibiydi. Fakat ben, onun tarafından ölümüne yakılmaktansa donmayı tercih ederdim.
Sayfa 49 - Ren Yayınları, 2. Baskı, WinterKitabı okuyor
10/10 puan verdi
·
Beğendi
''Yazdıkların şiir değilse kalsın” … “Aklınla yapayalnız baş başa Nice alevli geceler geçtin” … “Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla” Cahit Zarifoğlu Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Şiirler
ŞiirlerCahit Zarifoğlu · Beyan Yayınları · 20213,955 okunma
İki kişinin birbirine gitgide daha fazla kapılışını seyretmekte moral bozan bir şeyler vardı, özellikle odadaki tek fazla insandan. Paris'i, kentten uzaklaşan bir trenin yük vagonundan seyretmeye benziyordu bu; hani kent her saniye küçülür ama insan gerçekte kendisinin küçüldükçe küçüldüğünü, yalnızlaştıkça yalnızlaştığını, bütün o ışıklardan ve o coşkundan saatte bir milyon kilometre hızla uzaklaştığını hisseder ya, onun gibi bir şey işte.
Sayfa 23
Gitsem bütün akşamlar geç, sabahlar erken Kalsam bu kent alnıma yeni çizgiler ekler. Akıp giden her suya akma isteği midir bu? Açan her çiçeğe açmak mı gelir içimden
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.