Soğuk ve karanlık dipler boş ve anlamsızdı. Kadim batıklarda ölü denizcilerin kıpır kıpır yakamozlu ruhları, kolları yakarır gibi yukarıda, yosunlar gibi akıntıda kıvrılıp kıvranarak salınıyor, zeminde çürümüş leş katmanından, ölümün nabzı gibi atan tek tük kabarcıklar tıp tıp koparak yükseliyordu. Cehennemî ışığını yayan fenerbalığı, avlarının yuvalandığı batığa yaklaşınca önce, o kafadanbacaklıyı yuttu. Çiğnediği kalamarın mürekkebi solungaçlarından püskürürken, mercan, yosun, balina sümüğü ve kabuklu, otçul, etçil, hepçil ve hatta yamyam deniz canlılarından yağan sertleşmiş dışkıyla kaplı o karanlık batığın içine giriverdi. Anteninin ucunda parlayarak avları cezbederken, aynı zamanda kendi korkunç gözleriyle, uzun ve sivri dişlerini de aydınlatan fenerinin ışığında, önce midye ve kepez bağlamış periskopu gördü. Avlanmak için batık içinde kıpırdandığında derken, kumandan kabininde yere dağılmış o paramparça porselenleri ve konserve kutuları ile kırık bira şişelerini seçti. O an durdu. Ardından kuyruğunu hızla dalgalandırıp yatak yerindeki ranzalar önünde aniden duraksadı. Parçalanmış yataklardan pamuk parçaları, daire içinde ağır ağır salınıyordu. Bunlardan birini yutsa bile hemen tükürdü. Ani hareketleriyle tavana sıkışmış hava kabarcıklarını oynaştırıp kaportadan geçti. Yengeçlerin üzerinden, ilerideki cazip ışıltıya süratle ilerleyip önünde tam durmuştu ki, fenerinin ışığında, birbirlerini selamlayan o iki altın meleği seçti. Gülümsüyorlardı.
5 Aralık 2021
Karsıyaka