Neydi bu kitaba bu ismi verdiren hem kirpi hem zerafet :))
Her şeyin, özellikle de hayata dair mutlak olguların ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren değişik hoş bir kitap.Kapıcı bir kadın ve 13 yaşlarında bir kız çocuğunun günlüklerindeki anlatımlarından oluşmuş. Kendini okumaya sanata, müziğe, sinemaya, adamış bir kadınin karşılaştığı insanlar ya da olaylar karşısında ki ince ironik iç dünyasında ki eleştirileri, çoğu kendi kendine yaptığı konuşmalar yer alıyor.
Küçük kızın ise günlüklerinden alıntılarla devam ediyor kitap. O da ailesini, dünyayı , yaşamın anlamı gibi (yaşından çok ileri zekaya sahip) bir takım şeyleri irdeliyor. Ve uzak doğulu Japon beyefendinin apartmana taşınmasıyla bu üç insan birbirini fark ediyor ve güzel bir dostluk temelinde gelişiyor ilişkiler.. Birbirini anlayan insanların, birbirlerini keşif yolculuğu gibi bir şey :))
Zeki olmak önemli ama zekayı kullanabilmek bundan daha önemli. Sonunda öğretileriyle bu kadar ince ve içli biteceğini tahmin edemedim.. İçinde bolca kedilerin dolandığı ve güldürdüğü bir kitap olmuş.
Zarif kirpilere sevgiler ;)))
Kirpinin ZarafetiMuriel Barbery · Kırmızı Kedi Yayınları · 20207,4bin okunma
“Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi
emekti.”¹
Nice aşklar vardır büyük bir heyecan ve tutkuyla başlayan. Bulutların üzerinde gezer sevenler. Dünyayı unuturlar birlikte olduklarında. Bir saniye olsun birbirlerini görmeden, birbirlerinin sesini duymadan dünyada nefes alamayacaklarını düşünürler. Ne yaparsa yapsınlar yüreklerinin
Hayat doğduğumuz andan itibaren başlayan uzun bir yolculuktur. Bir yönüyle kendimizi, sosyal çevremizi, doğayı, yaşadığımız şehri, ülkeyi ve dünyayı tanımak ve anlamak için sürdürdüğümüz bir keşif yolculuğu. Bu yolculukta bazı insanlar büyük bir özgüvenle karşılaştığı birçok engeli aşarken bazıları da aşamıyor. Bazıları amaç ve hedeflerini
"Doğayla savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz." demiş Hubert Reeves.
Bu sözün değeri o kadar net ve o denli büyüktür ki, üzerine koca koca ciltli kitaplar yazılabilir. Gazeteci yazar Jacques Girardon da bu temelde, alanında uzman üç bilim insanı ile, bitkilerin evrimi ve yeryüzündeki yolculuğu hakkında ropörtaj niteliğinde
"""...Kendimden kaçtıkça
içimdeki yakalanma duygusu
daha büyük tutkuya dönüşüyordu..."""
İçsel, uzamsal, ahlak düzeni içinde baskısal durumlarda masal, efsane tadında 1zaman yolculuğu olan "Vişnenin Cinsiyeti" zaman-harita bağlamında kurduğu cümlelerle gülümseten düşündürücü ifadeleri içinde çokça severek
Merhaba arkadaşlar;
Huzur kitabını dün, uzun bir yolculuğu geride bırakan varış noktasındaki yorgun yolcular gibi bitirdim. Bu okuma süreci benim için biraz değil epey zor oldu. Malum yazıldığı dönem itibariyle Huzur daha çok Arapça ve Osmanlıca olmak üzere birçok Arapça kökenli eski Türkçe kelimeleri içeren cümlelerden oluşuyor. Bir taraftan bu
Johann Wolfgang von Goethe'nin elmas gibi işlenmiş eseri "Faust", insan varoluşunun karanlık koridorlarında gezinen bir yolcunun, Faust'un, metafizik bir keşif ve varoluşsal bir sorgulama serüvenini titizlikle işler. Bu büyülü eser, sadece Goethe'nin eşsiz edebi yeteneği ile değil, aynı zamanda evrenselliği ve insanlığın
Lev Tolstoy'un "İtiraflarım" kitabı, edebi bir başyapıt olarak kabul edilir ve okuyucuları derin bir düşünsel yolculuğa çıkarır. Tolstoy'un içsel çatışmalarını ve ruhsal arayışını samimiyetle ele aldığı bu eser, insanın varoluşsal sorularıyla yüzleşmesine yardımcı olur. Yazar, kendi hayatını, inançlarını ve felsefi düşüncelerini dürüstçe paylaşarak, okuyucuların kendi yaşamlarını ve düşüncelerini sorgulamalarını sağlar. Kitap aynı zamanda Tolstoy'un dönemindeki Rus toplumunun yapısını ve ideolojilerini anlamak için önemli bir kaynak olarak da değerlendirilir. Tolstoy'un dil ve anlatımı ustalıkla kullanması, okuyucuları kitabın içine çeker ve onları düşündürür. Bu nedenle, "İtiraflarım", derinlikli bir düşünce ve duygusal keşif yolculuğu sunar, okuyucular üzerinde uzun süre etkisini sürdürür.
İtiraflarımLev Tolstoy · Antik Kitap · 201622,9bin okunma
Hasan Ali Toptaş'ın "Ben Bir Gürgen Dalıyım"ı okurken kendinizi sadece bir hikaye değil, gerçekten de bir maceranın içinde buluyorsunuz. Toptaş'ın dilindeki olağandışı güzellik, sizi alışılmışın dışında bir dünyaya götürüyor.
Romanın karakterleri öyle canlı ve karmaşık ki, sanki gerçek hayattan fırlamışlar gibi. Ana karakterin iç dünyasındaki çatışmaları ve keşifleri, okurken kendinizi onunla bağlantı kurarken buluyorsunuz.
Doğa ve insan arasındaki ilişki, kitabın temel taşlarından biri olarak öne çıkıyor ve okuyucuya derin düşüncelere dalma fırsatı veriyor.
Roman, varoluşsal sorgulamalarla dolu. Hayatın anlamını arayan bir yolculuk ve ölümün gizemi üzerine yapılan derin düşünceler, okuyucuyu hemen içine çekiyor.
gerçek bir keşif yolculuğu. Toptaş'ın eşsiz anlatımı ve derinlikli karakterleri, sizi farklı bir dünyaya taşıyarak unutulmaz bir deneyim sunuyor. Bu kitap, sıra dışı bir ruhun merak ve keşif dolu yolculuğuna eşlik etmek isteyen herkes için ideal bir okuma seçeneği.
Kısa da sürse, başlı başına bir yanılsama da olsa, aşk insanın kendini yeniden yaratması değil mi? Kendi yüreğine ulaşmada kışkırtıcı bir keşif yolculuğu değil mi?
.
Çocuk kitabı sevenler burada mı?
Öyle güzel kitaplar var ki, rengarenk, capcanlı, sıcacık...
Çocukluğumda neden böyle güzel kitaplardan mahrum bırakıldım diye şimdilerde çok hayıflanıyorum.
Her çocuk güzel olanı hakeder çünkü masum ve biriciktir. Geriye dönüp çocukluğumuza baktığımızda ona sıkı sıkı sarılmak, hakettiği şefkati vermek isteriz
Kitabın arka kapağında yazar sadece konuyu bize detay geçmiş fazla bir ayrıntı vermemiş gibi görünüyor, kitabı okudukça aslında ipucu verdiğini yakalamış olacaksınız... Öncelikle kitap klasik bir çocuk kitabı değil. Her yaştan kişinin okuyacağı bir kitap. Ve filmi de varmış, izle(n)meli... Kitap gerçekten insanı derinden etkiliyor ve düğüm düğüm olan duygularla etkisini bırakıyor... Hüzünlü bir öykü...
9 yaşındaki Bruno' nun tel örgülere giden bir yolculuğu anlatılıyor . Anlatıcımız Bruno ve Berlindeki yaşamından * Out-With' e (Yahudi soykırımının en yoğun yaşandığı Auschwitz toplama kampı) uzanan öyküsüne dahil oluyoruz.
1934 yılının nisan ayinda aynı gün doğan 9 yaşlarında iki çocuk, Bruno ve Shmuel. İki farklı ırk, iki farklı yaşam ve iki farklı çocuk...
" Buraya isteğin dışı getirildin, tıpkı benim gibi. Eğer bana sorarsan hepimiz aynı gemideyiz ve gemi su alıyor. "
syf. 56
Bruno ,Berlinden babasının askerlik görevi sebebiyle Polonya' da bulunan toplama kampının yakınındaki eve taşınır. Shmuel ise bir Yahudi çocuğudur ve kampın içerisindeki çizgili pijamalı kıyafetleri ve takkeleri bulunan insanlarla yaşamakta. ... Bruno' nun tel örgülere keşif merakıyla başlayan bir öykü ve sonucunda arkadaş olurlar bu da öykünün ana konusunu oluşturur...
*Keyifli okumalar. *