Burda sis var. Hava, romatizmalı biri için ağır. Burada sis var göz gözü görmüyor, içimde dingin bir hüzün, açıklı bir kabulleniş, ahlar vahlar tühler.. Ben bu ahları bir ahlat ağacından ödünç aldım der bir kadın şiirinde. Ve Ahlat Bitlis'in ilçesidir. Bir de şiirde bahsedilen ahlat ağacı, meğer dağlar da kendi kendine yetişen sert ve küçük bir
"Ağladığına göre kesin suçlu" dediler.
"Ağladığına göre suçlu" ne demek ya? "Ağladığına göre çaresiz demek ki, ağladığına göre üzgün demek ki, ağladığına göre bir derdi var demek ki" demek varken "Ağladığına göre suçlu" nedir ya ?
1982 Batman doğumlu olan Ercan y Yılmaz, sınıf öğretmenliği ve Türk Dili Edebiyatı mezunu, kıymetli bir öğretmenimiz. Adındaki “y” harfini, aynı ad ve soyadın sık kullanılmasından dolayı yaratabileceği karışıklığı önlemek amacıyla soyadından kopyalamış. Kısaltma olmadığından mütevelli de noktasız ve küçük diye belirtmiş.
“Şiiri seviyorum, öyküden
Benim dedemin babası 8 sene askerlik yapmış..
O zamanlar askerlik süreleri böyleymiş.. (1850'lere denk geliyor sanırım)
Bir defasında ordu ile Üsküdar Ayrılıkçeşme'den yola çıkıp Musul'a kadar yürümüşler.
Zaten oraya Ayrılıkçeşme denmesinin sebebi de bu imiş.
Her 50-60 kilometrede bir yiyecek içecek tedarik depoları varmış.
İlk
Ne çocuklarımız, ne torunlarımız bakır mutfak eşyalarını tanımıyor.
O kalaylı tasları, tencereleri, tavaları.
Hiçbiri kalaylı bir maşrabadan kaynak suyu içmedi.
Bakır eşyalar onlar için artık bir aksesuar, bir süs unsuru. Oysa vaktiyle o tavalar, o tencereler kimlerin elinden geçti.
Kaç gelinin, kaç dedenin, kaç babaannenin bir ömrü dolduran