Kimi kez kuru ekmeğimi kendim kazandım, kimi kez de bir dost, yüreğinin iyiliğinden, bir dilim ekmeği bana verdi, burası doğru. Elimden nasıl geliyorsa öyle yaşadım, iyi kötü, gelişigüzel; birçok kişinin güvenini yitirdim, doğru; parasal durumum acınacak gibi, doğru; geleceğim çok karanlık görünüyor, doğru; işlerimi daha iyi yürütebilirdim, doğru; sırf ekmek parası
kazanacağım diye çok vakit kaybettim, doğru; çalışmalarım, incelemelerim
de kötü, hatta umutsuz durumda şu sıra, doğru; gereksinimlerim sahip olduklarımı çok aşıyor, evet. Ama, buna yokuş aşağı inmek mi denir, hiçbir şey yapmamak mı denir?
Belki de diyeceksin ki: Neden herkesin senden istediğini yapmadın, neden üniversiteye devam etmedin? Buna vereceğim tek yanıt şu: Masraflar çok ağırdı, üstelik, o dediğin gelecek, şimdi izlediğim yoldakinden daha iyi değildi.
Şimdi tutturduğum yolu sonuna dek sürdürmek zorundayım; okumazsam, kendi bildiğim gibi çalışmazsam, hiçbir şey yapmazsam, aramaktan vazgeçersem,
işte o zaman yok olurum. En acı yazgı olur benimki.
Şimdi, benim görüşüm şöyle: Yılmadan devam etmek, devam etmek,
gerekli olan bu. Bu kez de soracaksın: Kesin hedefin ne? Hedefim gittikçe
kesinleşecek, ağır ağır ama emin bir biçimde ortaya çıkacak -tıpkı kaba eskizin azar azar, üstünde ciddiyetle çalışarak, başlangıçta belli belirsiz olan
fikrin üstünde uzun uzadıya düşünülerek, uçan, kaçacak gibi olan esini yakalayarak, resme dönüştürülmesi gibi, sonsuzluğa dek aynı kalacak hale getirilmesi gibi...