Aslında birkaç gündür Stephen King'in 30 sene önce kısa versiyonunu okuduğum ve bu hafta kesintisiz versiyonu çıkan Korku Ağı adlı kitabını okuyorum ve büyük keyif alıyorum; ama, artık, yaşım gereği mi bilmem, vampirler, korkutucu ölüm biçimlerinin olduğu kitapları okumak istemiyorum galiba. Benimkisi bir çeşit nostalji, gençliğimi yad etmek tabii
Size de olur mu bilmem ama ben ara ara okuduğum kitaplardaki daha doğrusu beni etkileyen kitaplardaki yerleri ziyaret etmek isterim. Bu ziyaret isteği Balzac'ın Vadideki Zambak ismindeki kitabında olmuştu mesela. Yanlış değilsem kitabın bir yerinde bir nehir ve köprü vardı. O köprüde aşıklar intihar ediyordu. O nehire ve köprüye çok gitmek
Stefan Zweig’tan çok eser okudum; ama bu eseri okuduktan sonra hatta kitabın içindeki cümleleri iki kere bazen üç kere okuduktan sonra karakterlerin psikolojik tahlillerini Bu kadar muhteşem ve çarpıcı cümlelerle hatta Almanca yapan bu yazarın Freud kadar olmasa da çok güçlü psikolojik analiz yeteneği olduğunu farkettim.Cümlelerin altında ezilmek diye bir şey varsa ya da o cümlelerin sert bir taş gibi çarpması kesinlikle Zweig’ın kitapları arasında. Satranç, Clarissa, Korku, Olağanüstü bir gece.... ve sayamayacağım birçok eserinde. Okuma ritmi oluşturmak isteyenler ve nitelikli kitap arayanlar mutlaka denemeli.
Bazen okuduğumuz bir kitabı uzun süreye yaymanız gerekebiliyor. Kitabı yaklaşık 2 ayda bitirdim. Başladım ve hızımı aldığım anda kitabı bir yerde unutmam üzerine yaklaşık bir buçuk ay kitaptan uzak kaldım. Şimdi bunları niye anlatıyorsun diyebilirsiniz. Ben ne kadar kitaptan uzak kalsam da hikayede aklım takılı kaldı. Kitap elimde değilken yoğun
İncelemeye, hikayenin anlamına dair yazarın kendi çıkarımıyla başlayalım.
Defteri masanın üzerine bıraktım; sordum Severin'e:
"Şimdi bana bu öykünin ahlâksal yanını açıkla bakayım."
Sırtınü dönmüştü bana; hiç kıpırdamadan, sıkıntılı bir sesle
"Ben bir eşektim, hepsi bu kadar" dedi ve ekledi: " Hic degilse