"Gerçekten eşsiz olmanın laneti.ama evet,kesinlikle haklısın.henüz yapabileceklerinin Limitini bilmiyoruz. Seninle çalışmamı istersen Bunu seve seve yaparım "
Reklam
Her zaman yaptığım gibi anın tadını çıkarmak istiyorum. Artık geçmiş geçmişte kalmalı. Azizim sen kesinlikle haklısın, hayal gücümüzü geçmişin acılarını hatırlatmak için kullanmak yerine tekdüze anı tercih etmiş olsalardı insanlar arasında daha az acılar olabilirdi.
"Gördüğün gibi ben kesinlikle seni anlayamam çünkü tekerlekli sandalyeye mahkûm olmak altı yıl cezaevinde kalmaktan daha kötü. İntihara bile kalkışmaktan daha kötü, değil mi? Bacaklarını kaybetmek taciz edilmekten daha kötüdür. Yanında dayın, kardeşin ve babaannenin olması kimsesiz kalmaktan daha kötü, değil mi? Her gün ayağına bir tepsi dolusu yemeğin gelmesi, çöpteki bayat ve küflü ekmeklerden daha berbattır. Sıcak yatağında uyumak, buz gibi zeminde yatmaktan daha rahatsızdır. Temiz ve yumuşacık kıyafetlerin içinde olmak, karın altında eski kıyafetlerle uyumaktan daha kötüdür. Haklısın, ben senin yaşadıklarını anlayamam çünkü sen sakat kaldın, değil mi?" Bunları itiraf etmek hoşuma gitmese de bazı şeyleri artık anlamalıydı.
Dada, sözlükte yer alan bir kelime ve anlamı da oldukça basit... Fransızcada "sallanan oyuncak at" anlamına geliyor. Almancada ise "hoşça kal", "sırtımdan in", "elbet bir gün görüşürüz"... Romancada " evet, gerçekten, haklısın, işte bu Tabii ki, evet, kesinlikle, doğru..." Vesaire vesaire.
“Benim her şeyimi elde edene kadar durmayacaksın, de­ğil mi? Vücudumu, kanımı, güvenimi... Ve hala daha faz­lasını istiyorsun.” Neden bahsettiğimi biliyordu ve hemen cevap verdi. “Senin en çok kalbini istiyorum. Diğer her şeyden daha fazla. Kesinlikle haklısın, onu elde edene kadar durmaya­ cağım.”(…) “O zaten senin. O yüzden du­rabilirsin.”
Sayfa 347 - Artemis Yayınları
Reklam
Haklısın. Kesinlikle haklısın. Her şey gidiyor. Herkes ve her şey ölüyor. İnsanlar berbat, dostum. Yıkılmaz ve sonsuz olduğumuzu düşünüyoruz çünkü ankesörlü telefonların ve kitapların aksine düşünebiliyoruz ve başımızın çaresine bakabiliyoruz ama eminim dinozorlar da hakimiyetin sonsuza dek kendilerinde olduğunu düşünmüştü.
Üniversitede ülke güvenliği üzerine bir konferanstasınız. Konferanstaki konuşmacı önemli bir konuya değiniyor: Hükümetin, telefon konuşmalarını dinlemeye hakkı var mıdır? Konferans bittikten sonra söz alıp ülkenin terörizme karşı bir savaş verdiğini, başkanın en önemli sorumluluğunun vatandaşlarını saldırılardan korumak olduğunu ve bu nedenle de telefon konuşmalarının dinlenmesi konusunda sınırsız bir yetkiye sahip olması gerektiğini söyleyeceksiniz. Ne de olsa 11 Eylül'de olanlarla karşılaştırıldığında bu oldukça küçük bir bedeldir. Tam ağzınızı açıp konuşacakken arkadaşınız Maria, "Bu duyduklarıma inanmak bile istemiyorum!" diyor. "Doğru dürüst bir neden bile göstermeden özel hayatlarımıza müdahale ediliyor. Bunun totaliter bir ülkede yaşamaktan farkı yok." Steve söze giriyor ve "Kesinlikle çok haklısın. Hükümetin yaklaşımı anayasaya aykırı. Mahkeme izni olmadan konuşmalarımızı dinlemelerine izin verilmemeli. Güçler ayrılığı ilkesi bunu gerektirir." diyor. Emily de söze katılıyor: "Bence de. Ayrıca terörizme karşı yürütülen sözde savaş, aslında gerçek bir savaş bile değil." Bütün gözler size dönüyor. Ne söylersiniz? Kendi fikrinizi mi savunursunuz yoksa arkadaşlarınızın fikir birliği ettiği yaklaşıma mı uyarsınız? Çoğu üniversite öğrencisinin benzer bir durumda akıntıya ters yönde kürek çekmek yerine, çoğunluğun fikrine uyacağını duymak sizi şaşırtır mıydı?
Masallar, ilahiler, efsaneler, destanlar, türküler, ninniler, tiyatro, sinema ve edebi eserler: Halk arasında masallar çoktur. Masalların en meşhuru "Hangur" un hikayesidir. Türk mitolojisindeki tepegözü andırır. Demirciliğin dünyaya Kafkasya'dan yayıldığı hakkında ki rivayet ünlüdür. Halk arasında La Fontaine'in kendinden çok
KESİNLİKLE HAKLISIN ANA ;)
"Ah Christian sen talih kuşu, kanserin ilacı ve Alaaddin'in lambasından dilenecek üç dileğin karışımısın."
Reklam
sevgili dostum, insan kalbi ne tuhaf şey! nasıl olur da insan kendinden şikayet eder? sevgili dostum, sana söz veriyorum uslanacağım. hep yaptığım gibi kaderin önüme çıkardığı tüm küçük sorunları dert etmeyeceğim artık. anın tadını çıkaracağım. geçmiş geçmişte kalacak. can dostum, kesinlikle haklısın. eğer köhnemiş insanoğlu -neden böyle olduklarını bir tek tanrı bilir- ısrarla geçmiş acılarını hatırlamayacak olsa ve o anki sükunete kendini bıraksa, o zaman çok daha az acı çekerdi.
Edibe Öğretmen duygulanmıştı. Neredeyse gözleri yaşaracaktı. "Kesinlikle çok haklısın. Oysa Aristoteles ne kadar güzel söylemiş: Fazileti olmayan insan, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en muhteris ve en doymak bilmez olanıdır.' Ama gel de Hitler domuzunda fazilet ara sen..."
Sayfa 166Kitabı okudu
Resim