Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.13
367 syf.
10/10 puan verdi
Green Gables çiftliğinde yaşayan Marilla ve Matthew kardeşler yetimhaneden erkek bir çocuk evlat edinmeye karar verirler. Çiftlik işlerinde yardımcı olması için. Ama erkek çocuk yerine kız çocuğu gelir. Anne Shirley kasabayı ve çiftliği çok sever kalmak ister ama erkek çocuk istedikleri için ilk başta tereddüt etselerde Anne Shirley diğer çocuklardan farklı olduğundan Matthew kalmasını çok ister Marilla'da en sonunda kabul eder. Anne Shirley kasabada yaşamaya başlar. Gördükleri en değişik çocuktur Anne Shirley çünkü hayal perest, dalgın, aşırı heyecanlı ve geveze bir çocuktur. Ama büyüdükçe değişir. Marilla ve Matthew da Anne Shirley'i çok severler Marilla'nın kötü olduğunu düşündüğü huylarına rağmen. Ben çok beğendim. Tavsiye ederim. Çok güzel yazılmış bir kurgusu var. Ben çok sevdim. Kesinlikle okuyun derim. Tavsiye ederim. :) Kitaplı günler.
567 syf.
10/10 puan verdi
Simone Fleurier, on dört yaşında ailesinden koparılır ve bir lavanta tarlasında çalışmak üzere Marsilya’ya gönderilir. Yaşadığı yoksul ve zor hayatın karanlığı içerisinde bir gün bir ışık fark eder. Bu, sahne ışığıdır. Artık tek hayali, o parlak ışıkların altında, kendisini hayranlıkla izleyecek gözlerle buluşmaktır.
Aynı dönemde patlak veren savaş onu hayallerinden uzaklaştırırken birçok tehlikeyle de burun buruna getirir. Vazgeçmek ise lavanta tarlasının vahşi çiçeğine göre değildir.
...
Simone Fleurier orada aşık da olur. Ama bazı sebeplerden dolayı kavuşamazlar. Gerçekten ben bu kitabı çok sevdim. Savaşı da, aşkı da, acıyı da iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bazı yerlerde beni ağlatmıştı. Kurgusu çok iyiydi. Bir gece de oturup bitirmiştim. Elimden bırakamadım meraktan. :) Tavsiye ederim. Kesinlikle okuyun. Kitaplı günler.
62 syf.
10/10 puan verdi
Nilgün Marmara'nın hayatını okuyoruz bu sayıda da. Çok değerli bir şair daha. Libya, Nilgün Marmara'nın zaten sıkıntılı olan psikolojisini derinden etkiledi. Doktorlar, okuma-yazmaya son vermesini ve ilaçlarını aksatmamasını söyledilerse de, Nilgün Marmara, onları dinlemedi. Ruhsal sorunları giderek kötüleşti ve takvimler 13 Ekim 1987'yi gösterdiğinde, hayatını sonlandırma kararı aldı. Nilgün Marmara'nın kitaplarını okumak istiyordum ama bir türlü nasip olmadı. Hayatını okudum önce sırada da kitapları var. :) Dergi'nin ilerleyen yerlerinde Nilgün Marmara gibi intihar eden şairlere yer verilmiş. Okumanızı tavsiye ederim. Kesinlikle okuyun. Kitaplı günler.
64 syf.
10/10 puan verdi
"Herkesin yalnızca günü yaşamak istediği, hiçbir şeyin anlam taşımadığı, bir kargaşa ve kaos döneminin içindeyiz. Etrafımızdakiler kolayca evleniyor, boşanıyor, aşık oluyor ve ayrılıyor."
-Agatha Christie
...
Kafkaokur dergisi en sevdiğim dergilerden biri. Bende sayılarını toplamaya çalışıyorum yavaş yavaş. :) Bu sayıda çok sevdiğim Agatha Christie vardı. Hayatı, eserleri, kitapları, yazdığı karakterleri anlatıyorlar. En sevdiğim yazarlandan biridir kendisidir. Gerçekten hayal gücü çok geniş bir yazar. Cinayet romanlarını harika yazmış. Kurgusu, olay örgüsü bütün kitaplarnını elimden geldiğinde okumaya çalışıyorum. :) Kafkaokur dergisi sayesinde Agatha Christie'nin hayatı hakkında bilgi edinmiş oldum. Daha önce okumadıysanız bu dergiyi şiddetle tavsiye ederim. Her ay severek okuduğum bir dergi. Tavsiye ederim. Kesinlikle okuyun. Kitaplı günler. :)
256 syf.
10/10 puan verdi
Bu kitapta insanlar Atatürk'e dair olan sevgilerini, fikirlerini ve hikayelerini anlatıyorlar. Yazarımız sorular sormuş rastgele insanlara onların da cevapları var. Atatürk ile ilgili anıları olan insanların yazıları var. Güzel bir kitap olmuş. Okumanızı tavsiye ederim.
...
Atatürk Yaşasaydı günümüzde gerçekten ülkemiz nasıl bir yer olurdu acaba? Herhalde bugünkü halinde olmazdı. Adalet, yoksulluk, haksızlık v.b şeyler olmazdı diye düşünüyorum. Atatürk olsaydı daha iyi şartlar ve daha iyi bir ülkede yaşardık diye düşünüyorum. Atatürk gibi bir kurtarıcı daha gelmeyecek malesef. Biz kendi kendimizin kurtarıcısı olmalıyız çok geç olmadan. Neyse umarım daha adil daha iyi şartlarda yaşadığımız bir Türkiye olur. Kitaplı günler. Tavsiye ederim kesinlikle okuyun. Atatürk'le ilgili her kitap okunmalı bence. :)
Kitapta, Catherine’in ne olursa olsun Heathcliff’e olan aşkı beni çok büyüledi. Aslında, her iki kişininde birbirlerine olan aşkı büyüleyici, ama bu büyüleyici aşk, yine istenilen doruğa ulaşmıyor. Aynı zamanda yazarın 1847 yılında yazdığı ve döneminde anlattığı bu aşk sanırım bu yüzden beni etkiledi. Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum, ama ben de ne
Coğrafya kaderdir, gerçek İslam bu değildir!
Merhaba arkadaşlar. Yazmaktan çok hakkında konuşmayı istediğim bir kitap ile ilgili gecikmeli olarak birkaç cümle yazma isteği doğdu. Zira konuşma konusunda kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum; mesleğimden ve içimdeki öfkeden ötürü. Kitap incelemesine geçmeden önce en iyi yaptığım şeyi yapıp kendimle alakalı birkaç cümle yazmak istiyorum.
ANCAK HİKAYESİ OLAN İNSANLAR VAR OLUR
Coğrafya Kaderdir.
Evet, Maya Duran’ın hikayesi bu! Pardon sadece Maya’mı dedim? Hayır, Hayır… Bu Ayşe’nin, Nadia’nın, Mari’nin de hikayesi bu! Etnik köken dayatmasından ve yozlaşmış anlayışlardan etkilenen kadınların hikayesi bu!
Bu Maxmillian Wagnerin hikayesi! Ali Dede’nin hikayesi! Din-dil-Irk ayrımı yapmayan, kutsal duygu olan aşkın peşinden gidenin hikayesi bu! Devletlerin zulmüne ortak ettiği insanların Verilen Emre göre değil vicdanına göre hareket etmesinin hikayesi! Maximillan Wagner ve Maya…harika iki insan.Bu kitap günümüz Türkiye’sinin bir arka planda yaşanan hikayesi.
Kitap ismini yaşanan toplum krizi içerisinde Alman topraklarında ‘Ari’ ırkı olarak adlandırılan Max ile Onun yahudi sevdiceğinden Nadia’nın, aşklarının müzikal tezahürü “Serenad” isminden geliyor. Toprak parçası ne olursa olsun Yaşanan hep aynı ama etkisi farklı.
Zülfü Livaneli ile bu kitapla tanışmak gerçekten büyük zevkti. Kitap hem bir gerçeklik, hem de bu gerçeklikleri dinlerken genel kültür birikiminizi geliştirecek güzel bir roman. Anlaşılması kolay…Anlayabilene çok zor bir kitap. Kesinlikle okuyun.
Maura Isles, tıp konferansı için Wyoming’e gider ve orada eski arkadaşı ile karşılaşır. Özel hayatında yaşanan olumsuz olaylar yüzünden morali bozuk olan Maura, arkadaşı ve onun arkadaşları ile bir kayak merkezine gider fakat yoğun kar yağışı yüzünden araba kimsenin geçmediği bir yerde mahsur kalır. Arabadan biraz uzaklaşınca bulundukları tepenin aşağısında bir yerleşim yeri bulurlar. Ne tuhaftır ki bu evlerin camları dondurucu soğuğa rağmen açıktır, kapılar kilitli değildir, evcil hayvanlar donarak ölmüştür, arabalar hala garajdadır, yemekler hâla masanın üstündedir. İnsanlar neden alelacele evlerini terk etmiştir peki? Maura ve arkadaşlarının kaybolması üzerine polisler harekete geçer fakat kayda değer hiçbir şey bulamazlar. Arabanın içindeki yanmış cesetleri görünceye kadar...
Sanırım okuduğum en gerilimli kitaptı. 100.sayfadan sonra gerilim ve korku başlıyor resmen diken üstünde okudum kitabı. Arlo’nun başına gelenleri okuduğum sırada şöyle bir gözlerimi kapattım ve empati yaptım. Kesinlikle berbat. Sadece tek bir yakınmam var ki keşke doug, kızı ve arkadaşlarının son durumunu açık açık yazsaydı yazar. Orda bir kopukluk oldu bende kitabı okuyan varsa eğer son durumlarını yazarsa sevinirim. Rizzoli ve Isles serisinin her kitabını severim ama bence bu kitap gerilim yönünden diğer kitapların çok üstünde. Kesinlikle ve kesinlikle okuyun ve okutun...
Bir prenses ve bir koruma, onların arasında ne geçecek çok merak ediyordum zaten. İkisi arasındaki aşk çatışmasını çok net anlayabiliyoruz. Benim açık ara diğer kitabından daha çok sevdiğim bir kitap oldu. Rhys her ne kadar huysuz olsa da ince düşünen biri olmasıyla, kalbimi çaldı diyebilirim. Kıskançlığı, korumacılığı ve tutkusuna bayıldım.
