' - Ağır, usta işi, kıyak bir şarkın yoktur?
- He vardır.
-Senin içinde olan bir şeyden ben ne zevk duyarım ki. Bırak dışarı çıksın... Keyiflenelim... Haydi oku... '
Mustafa Kemal’in talihsizliği, onu savunmaya kalkışanların yanlış adamlar olmasıdır. Yoksa, sağdan da soldan da karşı çıkılan Batıcı yabancılaşmayı, onun başlatmadığını, tam tersine Osmanlı’nın başlattığını kim bilmiyor? Hadi bir örnekle keyiflenelim! Balıkhane Nazır-ı esbakı Ali Rıza Bey, 13 Asr-ı Hicride İstanbul Hayatı adlı eserinde bakın ne yazıyor:
Kırım muharebesinden sonra ve muharebenin getirdiği yenilik, Avrupalılarla daha yakın temasımız sonucu Türk usulü yaşamış olan halkımızın yiyecek, giyeceklerinde, evlerinin düzeninde büyük değişiklikler doğurmuştu. Zamanın padişahından milletin fertlerine kadar herkes ziynete ve gösterişe düştü. Her çeşit süs eşyası dışardan oluk gibi akmaya başladı ve hele 1272 ve 1273 (1856-1857) tarihlerinde yapılan saray düğünleri için lüzumlu görülen ipekli kumaşlar ve dış ülkelerde yapılan eşyalar, doğrudan doğruya Avrupa fabrikalarına ısmarlanmaya başlandı. Bundan sonra da yerli kumaşlar günden güne itibardan düştü. Binlerce liralık sermayedara sahip memleketimiz genellikle sefalet içinde kaldı. Zanaat ve ticaret hususunda İslâm ahali, yüz de beş yüz zarara uğradı. Zavallı halkımız bundan sonra emile emile bir iskelet haline geldi...”
Bir demli muhabbet istiyorum kaptan...!
Açık denizlerde bir akşam üstü.
Aç alaturka bir müzik,
Ordan kap iki kadeh hüzün.
Hem kederlenelim hem keyiflenelim.
Dalgaların gelgitleri gibi yüreğimizin dehlizleri.
Başka türlü geçmez bu canına yandığım dünyanın kahrı...
🦋Gülten Alp🦋
- Ahbar, ağır, usta işi, kıyak bir şarkın yoktur?
- He vardır.
- Senin içinde olan bir şeyden ben ne zevk duyarım ki. Bırak dışarı çıksın... Keyiflenelim... Haydi oku...
Bir demli muhabbet istiyorum kaptan
Açık denizlerde bir akşam üstü.
Aç alaturka bir müzik,
Oradan kap iki kadeh hüzün.
Hem kederlenelim hem keyiflenelim.
Başka türlü geçmez bu canına yandığım dünyanın kahrı...