Öncelikle bu inceleme diğer incelemelerime nispeten biraz daha uzun olacak, şimdiden okuyacak olanları uyarmakta fayda görüyorum. Zira kitap dolu doluydu ve birçok şey üzerinde düşünmemi sağladı. Bu yüzden biraz edebiyata dair görüşlerimi de içerisine katarak sohbet havasında bir şeyler yazmak istiyorum. Ancak sohbet ederek ve üzerine konuşularak
"Nereye gider ki padişah," diye sordu Kezban Kadın, "İstanbul gidince?"
Nereye giderse gider. Nereye gitse dört ayağının üstüne düşer onlar. Olan gene bize olur.
Hani o sürekli gördüğün kendini beğenmiş güzel kız, aslında çok komik biri ve çok da utangaç. O herkese bağırıp duran çocuk var ya asabi diye yanına yaklaşmak istemediğin, hah işte onun engelli bir kardeşi var ve o doğduğundan beri ikinci plana atılmış hatta kardeşiyle ilgilenmekten kendisine vakit bile ayıramıyor. Sürekli yeni birileriyle çıkan o
Şişko diye dalga geçtiniz kız kendini aç bırakıyor, kezban diye dalga geçtiniz kız kendinden nefret ediyor, tipsiz diye dalga geçtiniz çocuk içine kapanıyor, fakir diye dalga geçtinz çocuk aylesine bakabilmek için her gün ağır işlerde çalışıyor.
Çünkü sizin komik bulup dalga geçtiğiniz seyler, başkalrını paramparça ediyor.
Emin olun ki siz dört dörtlük değilsiniz.
Sadece kendinizi bir halt sanıyosunuz
Dublörün Dilemması
Okuduğunuz romanda, olayların akışıyla ilgisiz bölümlerin bulunması ihtimali 2'de 1
Kitaptaki bu alıntı, ne tür bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu açıklar bir nebze.
Kurguyla alakası olmayan pek çok cümleyle karşılaşırız, fakat yine de okumamız sırasında en ufak bir sıkıntımız olmaz.
Biraz absürt, biraz kara mizah ve çokça aforizma, çizgi roman tadında bir kitap.
Menteş romanı Türkçe edebiyatta fazlaca karşılaşılmayan sıradışı olaylarla doludur. Ve bu sıradışı olaylar, son derece enerjik bir üslupla anlatılır.
"Romanı, saatte 300 km. gidebilen bir spor araba gibi tasarlıyorum. Dileyen okur yavaş yol alabilir, fakat hızlı okunmaya elverişli bir anlatımı benimsiyorum."
Diyen yazar için hız, romanın temel taşlarından biridir. Dolayısıyla kitaplarında uzun tasvirlere ve betimlemelere yer vermez. Bu durumu:
"Eskiden romancılar bir dağı ya da bir odayı detaylı bir şekilde tasvir ederken bugün görsel çağda yaşadığımız ve herkes her şeyi gördüğü için tasvir romanı hantallaştıran bir şeye dönüşüyor."
Şeklinde açıklar.
Nuh Tufan, İbrahim Kurban, Umur Samaz, Ferruh Ferman gibi romandaki karakter isimlerinden ise şu şekilde bahseder:
"Biz, benlik imgesi kaymış bir toplumuz. Dikkat edin, sarsak, sığ kızların genel adı “Kezban” oldu. Ayşe, Fatma, Yahya, Süleyman gibi geleneksel isimler ile Çağatay, Tonguç, Tuğçe gibi isimler arasında sınıfsal aidiyet çağrışımı farkı var. Roman kahramanlarımı bu yüzeysel algı ve banal tasniften muaf tutmak için orijinal isimler seçmeye çalışıyorum."
Keyifli Okumalar...
Kilolu olsa:Balina
Zayıf olsa:Dal yutmuş
Kısa etek giyse:Yollu
Uzun etek giyse :Kezban
Samimi davranırsa:Yalaka
Mesafe koyarsa:Yabani
Makyaj yapsa:Doğal ol be baban badanacı mı?
Makyaj yapmasa:Ulan göz zevkimi bozdun yeminle