"Sapiens" kitabını okurken yaptığım alıntılardan daha fazla alıntı yapmak istiyorum fakat, kitabın okuması uzuyor. Özellikle Ingilizlerin ve onu takip eden Avrupalı devletlerin, her keşfettikleri kıtalar ve topraklardaki yerlileri öldürmeleri hiç bitmiyor. Para için yapılmayan ne kalmış ki, özellikle Avrupalı devletlerin yerlileri katletme şekilleri hep aynı. İspanyollar aynı, Hollandalılar özgür olduktan sonra biraz para ile işi çözerken, Fransızların ne yaptığı belli değil, zaten iflas bayrağı açan bir millet. Özellikle ingilizler'in yaptıklarına hayret ediyor insan. Bazen Hitlerin diğer Avrupalı devletleri işgal etmesini olumlu buluyorum. Dünyaya çektirdiklerini bir tek Hitler onlara yaşattı. Hitlerin Savunulacak yanı olmayabilir ama diğer Avrupalı devletler, Hitler den çok çok önce soykırımla yönetmeye başladılar Dünya'yı..
188 syf.
10/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Jean Rhys'ın 1939'da yayınlanan ve hiç de ilgi görmeyen, hatta diğer eserleriyle beraber edebiyat eleştirmenleri tarafından aşağılanan bu kitabı yirmi yıl sonra BBC tarafından bir radyo tiyatrosuna dönüştürülünce dikkat çekiyor. Yazarın ilk dört eseriyle beraber Günaydın Geceyarısı da yazarın dağınık, kopuk hayatının yansımasından başka bir şey
Günaydın Geceyarısı
Günaydın GeceyarısıJean Rhys · Can Yayınları · 1990178 okunma
Reklam
Ve güzellik kesinlikle bedene ait bir şey değildir; bazen öyle olur ki beden hiç de güzel olmayabilir.
V’eda Gerçekliğin içinde veya hayalimde bile değilken neredeyim ben? Ne aradığıma dair herhangi bir fikrim yok. Belki de böylesi iyidir derken o kadar uzaklara düşüyorum ki kendimi labirentin en başında buluyorum. İşte öylesine uzak yaşadığım duruma, öylesine uzak şeylere karşı bir ilgi uyanıyor içimde. Dikkatlice sokulup kulak kabartıyorum. Koyu
Özellikle de sonunda dudakların bu kesin kapanışı karşısındakine başka hiç bir açıklama şansı bırakmıyor, ki karşısındaki kişi şimdi benim yaptığım gibi fazla gevezelik ediyorsa bazen bu hiç de fena olmayabilir.
Eşitlikçi bir toplumda terbiye, zannedildiği gibi eğitim eksikliğinden ötürü değil, bir kesimde, etkili olmak için, hayalî olması gereken itibara saygı ortadan kalkacağı için, diğer bir kesimde ise daha kesin biçimde, muhatabın gözünde sonsuz değeri olduğu hissedildiğinden esirgenmeyen ve geliştirilen, eşitlik temeli üzerine kurulu bir dünyadaysa sadece itibari değere sahip her şey gibi, birden bütün değerini kaybedecek olan nezaket ortadan kalkacağı için yok olacaktır. Ne var ki, yeni bir toplumda terbiyenin ortadan kalkacağı kesin değildir; üstelik bazen, bir durumun o anki koşullarını mümkün olan yegâne koşullar zannetme eğilimimiz de güçlüdür. Çok üstün zekâlı birçok kişi, bir cumhuriyette diplomasi ve ittifak olamayacağını, köylü sınıfının, kiliseyle devletin ayrılmasına tahammül edemeyeceğini zannetmiştir. Aslında, eşitlikçi bir toplumda terbiye, demiryollarının başarısından ve uçağın askeri kullanımından daha büyük bir mucize olmayabilir. Ayrıca, terbiye ortadan kalksa bile, bunun bir felaket olacağına dair bir kanıt da yoktur. Nihayet bir toplum, aslında giderek demokratikleşirken, içten içe hiyerarşik hale gelemez mi? Böyle olması çok mümkündür. Papaların devleti de ordusu da kalmadığından beri siyasal güçleri çok artmıştır; katedrallerin on yedinci yüzyılda bir sofu üzerindeki nüfuzu, yirminci yüzyılda bir ateistin üzerindeki nüfuzundan çok daha azdı; Parma Prensesi de, bir devletin hükümdarı olsaydı, herhalde kendisinden aşağı yukarı bir cumhurbaşkanı kadar söz ederdim, yani hiç söz etmezdim.
Sayfa 440Kitabı okudu
Reklam
237 öğeden 291 ile 237 arasındakiler gösteriliyor.