Cam Kılıç-2 Victoria Aveyard
“Sana ne oldu Mare?” Bende soruyorum, sana ne oldu?
Ya şimdi bilmiyorum, okurken yoruldum, sıkıldım..
Mare’e ayrı bir gıcık oldum böyle. Tavırları, kendini üstün görmeleri falan. Balıkçı çocuk lafları. Başaramayışları. Saçma sapan davranışları.
Son 60-70 sayfa kala kitap açılıyor böyle okuyasınız geliyor ama oraya gelene kadar ben yoruldum yani.. ilk kitabı daha beğenmiştim ama kötü değildi de şimdi. Kurgu falan çok güzel. Aslında ilk kitabı orijinalinden okuduğum için acaba çeviriden kaynaklı mı sıkıldım dedim ama yok ben de çevirseydim bu kitabı böyle çevirirdim.
Ama iyiydi yine de. Gidişat falan fena değildi. Yenikanların hepsine ısındım.Dadı’nın bence özelliği çok iyiydi. Cameron’a ilk başta sinir oldum ama hayran da oldum. Güzel karakterdi o da. Farley’i çok sevdim neden bilmiyorum. Kilorn’u sevememiştim yine de Mare’e itirafından sonra ona da ısındım ama hemşireyle olanı da unutmadım Kilorn :) Cal’i daha tam anlamıyla çözemedim. Mare’in babasına çok üzüldüm ya.Gisa zaten bebeğim. Kısaca karakterleri sevdim. Jon için yorum yok.
Seriyi başladıysanız devam edin. Ve ayrıca okumadıysanız da direkt seriye şans verin. Çünkü hakettiğini düşünüyorum..
“Güçsüz görünüyoruz çünkü öyle istiyoruz.”
Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar.
Spoiler
Shade’in ölümüne üzüldüm ya böyle olmamalıydı.
Sonu için şaşırmadım, öğrenmiştim maalesef. Ama güzel son :D Neyse yine biri çıkar kurtarır Mare’i üzülmeyelim gerek yok. Ve son davranışı yaptığı tek mantıklı davranış olabilirdi. Tebrikler Mare.
"Neden? Neden ona seçim şansı veriyorsun ki?" diye lafa girdi Kilorn.
Bunun cevabı çok basitti ve içimi parçalıyordu. "Çünkü kimse bana bu şansı vermemişti."
Mare Barrow'un dünyasında herşey ikiye ayrılmıştır; Kızıllar ve Gümüşler. Gümüşler, kanı gümüş rengi akan, soylular, güçleri ve kudretlerinin Tanrı tarafından onlara bahşedildiğini düşünen, metal, ateş ve suya hükmedebilen yetenekleri olan zalim insanlar.
Kızıllar ise kanlarının kırmızı akmasından dolayı bir değeri görülmeyen insanlar. Gümüşlerin
Eğer bunların hiçbiri olmasaydı, eğer Kilorn'un ustası ölmeseydi, eğer Gisa'nın eli kırılmasaydı ve eğer hiçbir şey değişmemiş olsaydı. Eğer. "Eğer" dünyadaki en kötü kelimeydi.
"İlk Cuma Oyunları hakkında Kilorn'la gerçekten farklı görüşlerdeydik. Bana göre iki şampiyonun birbirinin canına okuması eğlenceli değildi ama Kilorn buna bayılıyordu. Bırak da birbirlerini mahvetsinler, diyordu. Onlar bizim insanlarımız değil.
Oyunlar'ın neyle ilgili olduğunu anlamıyordu. Bunlar Kızıllar, zorlu işlerinde biraz mola versinler diye yapılan anlamsız eğlenceler değildi. Bu hesaplı, soğuk bir mesajdı. Arenada sadece Gümüşler dövüşebilirdi çünkü sadece Gümüşler arenadan sağ çıkabilirdi. Bize güçlerini ve yeteneklerini göstermek için savaşıyorlardı. Siz bizim dengimiz değilsiniz. Biz sizden daha iyiyiz. Biz Tanrı'yız."
"Kilorn fazladan bir somun ekmeği ya da birkaç dakikalık fazla elektriği umursamıyordu. Tezahürat etmesinin nedeni bu değildi. Gerçekten de kan, özellikle Gümüş kanı; gümüşkan görmek istiyordu. Kan damlaları tüm arenaya saçılmalıydı. Kanın bizim olmadığımız, olamayacağımız ama olmak istediğimiz her şey anlamına gelmesi onun için önemli değildi. Sadece bunu görmeye, onların da incinebilir ve yenilebilir gerçek insanlar olduğunu düşünüp kendini kandırmaya ihtiyacı vardı. Ama ben işin aslını biliyordum. Onların kanları bir tehdit, bir uyarı ve bir vaatti.
Biz aynı değiliz ve asla da olmayacağız."
Spoiler içerir!
Serinin son kitabı olan Savaş Fırtınası, içerdiği farklı bakış açıları ve daha çok diplomatik çözümler ve kelimelerle verilen savaşlarla o kadar heyecanlı ve buz gibiydi ki okurken yerimde duramadığımı söyleyebilirim. Kesinlikle yavan, başka kitap serilerinden toplama, betimlemelere boğulmuş bir kitap serisi olduğunu düşünmüyorum.
"Sen bana, benim sana baktığım gibi bakmadın hiç; tüm bunlar başlamadan çok önce, Sütunkent'teyken bile. Bir gün bunun değişeceğini düşünürdüm ama..." Omuzlarını silkti. "Senin içinde beni sevmek yok."
"...Ben kimi seçerdim? Eğer bunların hiçbiri olmasaydı, eğer Kilorn'un ustası ölmeseydi, eğer Gisa'nın eli kırılmasaydı ve eğer hiçbir şey değişmemiş olsaydı. Eğer. "Eğer" dünyadaki en kötü kelimeydi."
Eğer bunların hiçbiri olmasaydı, eğer Kilorn'un ustası ölmeseydi, eğer Gisa'nın eli kırılmasaydı ve eğer hiçbir şey değişmemiş olsaydı. Eğer. "Eğer" dünyadaki en kötü kelimeydi.