Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Nalıncı Baba Padişahın İşi Ne! Murad Han (III. Murad) o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi
Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Reklam
*Bu gece insanların hindi yemesi gerekir.Bulamayanlar üzülür.Yılbaşı hindisi.Oooo!..Eğlenmek de zorunludur bu gece.s.49 *Sizi bekleyenler vardır.Rahatsınız.Hem ne kolay rahatlıyorsunuz.İçinizde boşluklar yok.Neden ben de sizin gibi olamıyorum?Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız? .s.49 *Isınırdı.İnsanlarla barışmak iyiydi.Böyle bir gün tatlıcıda bir kadınla tanıştı.Kadının çocuk gibi sık sık burnunu çekişi onu daha kadınlaştırıyor,hoşuna gidiyordu.3 gün sürdü.Sık sık burnunu çekiyor diye kadını bıraktı.:))s.50 *İş avutur derdi babası.O böyle avuntu istemiyordu.s.52 *Yaşamanın amacı alışkanlıktı.Rahatlıktı.Çoğunluk çabadan yenilikten korkuyordu.Ne kolaydı onlara uymak...Çabasız.Ama biliyordu yetinemeyecekti.Başka şeyler gerekti.Güçlüğü umutsuzca zorlamak bile güzeldi.s.52 *Ama resim yapamazdı.Olsun! yazacaktı.s.52 *Sokağın,evin hayatını duyuyordu.Ne çok satıcı vardı!'taaasiriii'diyen adam kim bilir ne satıyordu?s.54 *Kişioğlu böyleydi.Kimi dilenmek ,kimi sadaka vermek zorundaydı.s.54 *Hep adamın kucağındaki morumsu ellerine bakıyordu.Ellerin dilini anlardı.s.55 *Ne öğrettim ona?Dünyada tanımadığı bir deli daha olduğunu.Oysa adama,sigara içmenin dilencilere yasak olduğunu bilmeyen insanların da varlığını öğretmek istemişti.s.56
Can YayınlarıKitabı okudu
Kısa bir süre okuduktan sonra, gözkapaklarının ağırlaşmaya başladığını hissetti. Alışkanlıktan olacak, kötü alışkanlıktan. Meslekte de yeniyim: acemilikten olacak. Ayağa kalktı; suyun yanına geldi, başını ıslattı; ıslak ellerini boynunda dolaştırdı. Mendilini ıslattı, başına koydu. Henüz rahatlama isteğinden kurtaramadım kendimi. Çabuk
Sayfa 583Kitabı okudu
_Kendine gülmeyen ustaya şaşarım. Güler geçerim ona işte. Öz evimde yaşarım. Benzemem hiç kimseye. _İnsanın kendine gülebilmesi; şimdiye değin, en iyiler gerçek anlamından yoksun kaldı bunun; en yetenekliler ise bu konuda bir deha göstermediler. Belki de kahkaha, bilgelikle birleşecek, geriye yalnızca "şen bilim" kalacaktır. Şu anda
Kastamonu'da Lise: Komünistlerle İlk Mücadele Kastamonu'da lisedeyken pul merakım vardı, İstanbul'dan pul getirtmeye başladım, arkadaşım vasıtasıyla ve iyi paraya Kastamonu'da esnafa satmaya başladım. O paradan annemin "Oğlum babana şuradan acele para ver" deyip de para verdirttiğini hatırlıyorum. "Sonra alırsın
Reklam
İŞİN İÇİNDE
Her boş görüneni boş sanma gönül, Ne ağır yükler var, boşun içinde. Dışı gülen her kul hoş sanma gönül, Gam gizlidir parlak dışın içinde. Kiminin hayatı ah ile geçer, Ömrü zindan olur dünyası göçer. Kimi sarhoş vardır derdinden içer, Kim bilir ne iş var işin içinde. Aşk şavk verir asırlara, çağlara; Bülbül muhabbete gider
Sayfa 101Kitabı okudu
Evlilik-Mükemmel bir tanımlama...
Halbuki hakkıyla bakınca dünya nimetlerinden hepimizin nasibi olduğunu görürüz. Bir ailede her şey yolundaysa, kocan iyiyse, seni seviyor, üstüne toz kondurmuyor, bir an bile gözünü senden alamıyorsa Tanrı’nın kutsadığı, mesut bir ailesiniz demektir. Hatta acılı zamanlar bile iyidir, zaten acısız insan mı var? Belki evlenir, kendin de anlarsın.
Sayfa 103Kitabı okudu
"Kim bilir" derdi, "Kim bilir , ferdâda felaket kadar emin olacağımız ne vardır?"
_Tanrıları, tıpkı insanlar gibi sevgi ve nefretle harekete geçen, armağan ve kurbanlarla etkilenen duygulu ve zeki varlıklar diye biliriz. İşte, dinin kökeni budur. Dolayısıyla, puta tapıcılığın ya da çoktanrıcılığın da kökeni budur. Tanrısal varlıkları yetkinliğin en son sınırlarına değin yücelte yücelte, sonunda birlik ve sonsuzluk, yalınlık ve
Reklam
_Ateizm için şehit olalım. _İki yürek arasındaki en kısa yol kamıştır. _Bir kadının kalbine giden yol işkenceden geçer. Ondan daha kesinini bilmiyorum. _Hayat, orospu gibidir. Bu yüzden sadece zevk almaya bakın. _Doğa kanunları tek yasamızdır. Ona karşı gelmeyin. Geri kalan her şeyi ezin geçin. Hiçbir davranış doğayı gücendirmez. _Sefalete
_Deniz bitti. En az iki yüzyıldır milletçe tam bir mirasyedi gibi yaşadık. Artık sonu geldi. Alacaklılar kapıya dayandı. Günü gün ederek har vurup harman savurduk ve değirmenin suyunun nereden geldiğine zerrece aldırmadık. Duranın durduğu yerde hep durmaya devam edeceğini sandık. Onunla ayakta durmak yerine emsalsiz bir umursamazlıkla sırtımızı
Mustafa Kemal'e sık sık "çocukluğu"yla alakalı soru sorarlardı. "Kim bilir çocukken ne müstesna insandınız , kim bilir ne olağanüstü, ne harikulade hatıralarınız vardır diye merak ederlerdi. Bu tür durumlarda hep Conker'i işaret ederdi. "Nuri anlatsın" derdi. Conker de her zamanki alaycı üslubuyla anlatırdı: "Bakla tarlasında karga çobanlığı ederdi!" İkisinin arasındaki şifreydi... Conker'in "karga çobanı" lafını duyanlar "aman efendim olur mu hiç öyle" filan demeye kalkışınca, Mustafa Kemal tekrar söze girerdi. "Bana insanüstü bir çocukluk yakıştırmaya kalkışmayınız" derdi. "Ben de hepiniz gibi çocuktum" derdi. Neredeyse bütün Atatürk biyografilerinde yer alan "çocukken bakla tarlasında kargaları kovalardı" klişesinin kaynağı, işte buydu. Mustafa Kemal'in gerçekten "karga kovaladığını" değil, "herkes gibi bir çocuk" olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Yağcılık yaparak abartılmaması gerektiğini anlatmaya çalışıyorlardı.
Sayfa 189Kitabı okudu
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.