Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.
"Leyla'ya sorarlar; 'Leyla sen mi Mecnun'u çok seviyorsun, yoksa Mecnun mu seni?'
Leyla hiddetlenir, 'Böyle soru sorulur mu? Elbette ben onu daha çok seviyorum,' der.
'Aman Leyla, etme, Mecnun senin için kendini çöllere attı, dağa, taşa, vahşi hayvanlara kadar herkese seni anlattı, nasıl ben daha çok seviyorum dersin?' derler.
Leyla bu kez gülümser, 'İşte o yüzden ben daha çok seviyorum ya onu. O beni dağa, taşa, uçan kuşa, herkese, herkese anlattı. Adımı dillere düşürüp, içini döktü. Ama ben onu kendime bile anlatmadım, ben ölürsem, aşkımı sır ettiğim için şehit derler bana. Şimdi siz deyin, kim daha çok sevmiş?"
Mürşid-i Azîz Muzaffer Efendi Hazretleri Leyla ve Mecnunun aşkı ile ilgili bu bâbda şöyle buyurmuşlardı :
Aşk, sâlikâna kendi derecesine göre teveccüh eder. Kimisi bu aşkı bir kadında görür, kimi kadına erkekde tecellî eder. Sevgililer Tûr-i Sînâ misâlidir. Seven sevdiğinde Hakk'ı görür ama sevdiği perde olur. Bütün aşklar mahbûb-i hakîkî olan Allah'adır. İşte o güzel Allah'ı, akseden aynalar zannederiz. Kim ki aynayı kaldırdı Hakk'ı buldu.
Leyla ile MecnunBurak Aksak · Küsurat Yayınları · 201815,6bin okunma
Bir kadına duyulan sevgi, bedensel bir arzu bile ona tanrısal bir hikmet yüklenmeden, doğanın bütün şöleni o bedene yansıtılmadan, sevgi bir mucizeye dönüştürülmeden söylenemez. Söylenirse bu, sevgiliye, ona duyulan aşka, insanın büyüklüğüne yapılabilecek bir aşağılama, bir haksızlık, sözcüğün hakiki ve mecazi anlamıyla bir günahtır. Çünkü bu sevgi, gider varlığını bir büyük varoluştan alır. Bu sevgi ne kadar büyük olursa, insan üzerinden tanrıya/doğaya o kadar büyük sevgi gösterilmiş olacaktır: "Kim güzele candan aşık olurdu/ Allah'ın sevgisi kula düşmeden. " Kula düşen sevgi böyle bir yüceden geliyorsa, sevgiliye söylenecek söz, sevenin de sevilenin de yaratıcısına yakışır olmalıdır: "Cemali güneştir dilleri ayet/ Kaşları Zülfikar gözleri Tevrat/ Zülüfleri Zebur İncil'dir kamet/ Muhabbet gönlümü Kuran'a çekti. " Aşığımız bir aşkın esrarına ermiştir yine. Dil, doğadan ve eski büyük aşklardan alacaktır anlatım gücünü: "Bazı güneşteyim bazı yeldeyim/ Bazı yağmurdayım bazı seldeyim/ Bir Leyla peşinde ıssız çöldeyim/ Bir garip Mecnun'a yoldaş gibiyim. " İmgesel dolayımını bu kadar kutsaldan, doğanın büyüklüğünden alan bir aşkın bitişi de başlangıcındaki coşkusuna yakışır bir acıyla dile gelecektir:
"Yüce bir dağ idim dümdüz eyledin/ Ayaklar altında bir toz eyledin/ Akan pınar idim susuz eyledin/ Güzel baharımı kara çevirdin// Ben isminden başka lisan bilmezdim/ Kemalinden başka sultan bilmez dim/ Gül yüzünden başka Rahman bilmezdim/ Yaktın bu gönlümü nara çevirdin. "
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK
Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
Atasözü
"Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1)
"Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sadece seni yaşadım. Sadece seninle yaşamak istedim beni değiştiren, geliştiren, dönüştüren adına Aşk dediğimiz bu duyguyu.
Kavuşunca mı Aşk olur? Kavuşamayınca mı?
Bilemem, bildiğim yandığım, hem de çok yaktığın.
Razı oldum, yandım, yandım!
Öyle yandım ki aşka uçan kanatlarım alev aldı. Dönüştüm, kendi yolculuğumda kendime dönüştüm. Meğer Aşk’mış benim tekâmülüm.
Aşk ile aşk için çıktığım bu yol beni dönüştürmüş.
Kendimin bir üst versiyonuna geçirmiş, makamımı arttırmış bu yolculuk.
Farkına varmanın da fark olduğunu, işte! o an anladım.
İranlı şair Şirâzî der ki: —“Aşk’a uçma kanadın yanar.” Mevlâna der ki:
— “Aşk’a uçmazsan kanat neye yarar?” Yunus Emre der ki:
—“Aşk’a vardıktan sonra kanadı kim arar!”
Aşk; uçurur, ayaklarını yerden keser, Mecnun’un gözüyle Leyla’ya bakmak gibidir Aşk. Mecnun’un gözüyle bakıp da, görmeli Leyla ‘yı!
“Güzelliğin On Par’etmez
Bu Bendeki Aşk Olmasa” der: Aşık Veysel Şatıroğlu.
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar
Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.
Hadi git,
Ben seni hak edecek ne yaptım Leyla? Ben kim köpeğim ki yanında yürüyorum senin ? Yıllardır anlatmaya çalıştıkları altın oran senmişsin meğer Leyla. Tüm karmaşık formüllerin kısaltması, tüm işlemlerin sağlaması ve tüm hipotezlerin kanıtısın sen Leyla.
Düşümde seyretsem kuzey yıldızı
Gözlerim şad olsun gül biraz biraz
Yokluğun içimde Neşet'in sazı
Mızrabı göynüme vur biraz biraz
Kaç zaman geçecek bitsin bu hasret
Yusuf'u bekleyen Yakup'um farzet
Hacer ki zemzeme ulaşır elbet
Kanmaya az kaldı say biraz biraz
Kim demiş yaşanır aşksız sevdasız
Boşa mı kör oldu Mecnun Leyla'sız
Padişah kızını sevdim hesapsız
Akılsız başıma vur biraz biraz...
Olmadı, olmazmış evim gelini
Tencere kapağı bil der yerini
Olmuşum zurnanın en son deliği
Aleme rezilim çal biraz biraz...
// Yusef Masadow //
DENGEYİ YAKALAMAK
Merhabalar bugün sizlere harika bir kitap tavsiyesiyle geldim. Okuduğum eser bir kişisel gelişim kitabı ama diğerlerinden çok farklı bir kişisel gelişim kitabı. İlk kez romanlaştırılmış bir kişisel gelişim kitabı okudum. Keyif alarak okuduğum kitapların hiç bitmesini istemem biliyorsunuz , biraz daha uzun olup okusaydım
Kim demiş aşk hep iki insan arasında olur diye
Büyük yalan atmışlar
Mesela ben yalnızlığa aşığım ,yani insansızlığa
Yani özgürlüğe aşığım
Belki bir sahil kasabasında yaşamaya
Uzun bir yolda cam kenarında oturmaya
Gökyüzüne bakmaya gece gündüz farketmez
Maviye,yeşile ,aya ,yıldıza güneşe değil ama
Belki bahara
Biraz kışa,en karlısından
Ben bu uğurda leyla olmuşum işte
Ben insan bilmem
ben bir tek şey bilirim
Yolum yol değil
Bilirim işte
Bekliyorsun. Ruhun enerjiyi bir yere akıtarak dirilmek istiyor olası mi bu? Neye, kime akıtacaksın onu, kimi ortak edeceksin duygularına? Sana, senin eziyetine kim katlanabilir?
Asla paylaşılmayan sırrın değeri…
“Leyla’ya sordular: ‘Sen mi Kays’ı daha çok sevdin, yoksa o mu seni?’ Kara gözlü, kara saçlı Leyla iç geçirdi, üzüldü: ‘Dostlar, bu nasıl bir soru, bana böyle bir soruyu nasıl sorarsınız ki?! Elbette ben onu daha çok sevdim, onun beni sevdiğinden.’ ‘İyi ama Leyla, o senin için deliye döndü, çöllere düştü, adı Mecnun’a çıktı ve kurtlarla, kuşlarla konuşur oldu..’ ‘İşte bakın, o gitti, bana olan aşkını ona buna anlattı. Ben ise aha şuracığımda, kalbimin içinde onu saklayıp durdum. Hiç kimse ile ne paylaştım, ne kimseye dert yandım. Şimdi siz karar verin, kim kimi daha çok sevmiş?…”