İlim dallarının en şereflisi Allah’ın sıfat ve fiillerini bilmektir. İnsan ancak bunları bilmekle kemale erer. İnsanın saadeti de, celal ve kemal sahibi olan Allah’a yaklaşması da kemalatı sayesinde olur. Beden, nefsin bineğidir. Nefis de ilmin karargâhıdır. İlim insanın haybesi ve onu ayrıcalıklı kılan hususiyetidir. Çünkü insan onun için
Bir yemekte oturuyoruz. Söz, mide rahatsızlıklarından açıldı. Kuruyemiş imalâtı ve ihracatı yapan bir dostumuz (Abdülkadir ÇIKMAZ), kendi sahasından bir çözüm teklif etti:
“–Yemekten sonra yedi tane kavrulmamış çiğ badem içi yersen, midende hiç hazımsızlık görmezsin.”
Tevâfuk bu ya… Aynı sofrada mide sahasında ihtisas yapmış bir doktor, Profesör
Şu ölçüde bir kuşkuyu: "İnsan" denilen hayvan, "kasıtlı", "ihmal sonucu", "kazarâ", "ceza sorumluluğuna sahip" kav- ramları ve bunların zıt anlamlıları arasında çok daha ilkel bir ayırım yapmaya, böylece de cezaları belirlemeye başlamazdan önce, gerçekten de insan olmanın yüksek bir basamağına erişilmeliydi. Şimdilerde, öylesine belirgin, görünüşte öylesine doğal, hatta öylesine kaçınılmaz, adalet duygumuzun yeryüzünde nasıl ortaya çıktığını açıklamaya yarayan şu düşünce, hani, "suçlu cezayı haketmiştir, çünkü başka türlü davranabilirdi" diyen, gerçekten de, insanın yargılanmasının ve akıl yürütmesinin son derece gecikmiş ince bir biçimidir; kim bu düşünceyi yanlış yere başlangıca koyarsa, daha ilkel insan psikolojisini kaba biçimde yanlış anlamaktan suçlu olur.
Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş
Bürhan sorardım aslıma, aslım bana bürhan imiş
Sağ ü solu gözler idim, ben dost yüzün görsem deyû
Ben taşrada arar iken ol can içinde can imiş
Öyle sanırdım ayrıyam, dost gayrıdır ben gayrıyam
Benden görüp işideni bildim ki ol canan imiş
Savm ü Salât ü Hacc ile sanma biter zâhid işin
İnsan-ı kâmil
Kabul ediyorum, evet. Ben çirkin, yaşlı, sevimsiz ve pis bir kediyim. İnsanların beni değil de, yıllardır sadece yavrularımı sahiplenmeleri de üzmüyor artık beni pek. Evlerine almayı bırakın, kapılarında görmeye bile tahammülleri yok.
O temiz, bakımlı, narin dişi kedilerini hamile bıraktığım için belki de bir yakalasalar öldürecekler, hâlâ
18 mart 1915 deniz savaşı sonrası 25 nisan 1915te başlayan çanakkale kara savaşlarına dair yerli yabancı yazarlar, tarihçiler, araştırmacılar tarafından yazılmış birçok kitap var.
okumuş olduğum bu kitap dışarıdan bakıldığında bunlardan biri gibi görünse de aslında tam olarak böyle değil.
zira
İkincisi, bir lezzettir ki, insan o lezzet hususunda birta- kım hayvanlarla ortaktır. Baş olmak, galebe çalmak, istila etmek lezzeti gibi... Bu lezzet aslan, kaplan ve bazı hayvan- larda da mevcuttur.
Trendeki Yabancılar
PATRICIA HIGHSMITH
Seviye 4
Michael Nation tarafından yeniden anlatıldı
Seri Editörleri: Andy Hopkins ve Jocelyn Potter
Pearson Education Limited
Edinburgh Gate, Harlow,
Essex CM20 2JE, İngiltere
ve dünya çapında Bağlı Şirketler.
ISBN 0 582 41812 7
Trendeki Yabancılar telif hakkı 1950 Patricia Highsmith Bu
uyarlama ilk olarak
Doğumunda son derece savunmasız olması nedeniyle insan yavrusu yetişkine yaşamsal bir gereksinim duyar. Çok kısa süre içinde kendilerine yetebilecek duruma gelen hayvan yavrularının aksine, insan yavrusu, kendisiyle konuşulmaz, ilgilenilmez, yalnız ve bakımsız kalırsa birkaç gün içinde ölür gider. Bu büyük bağımlılık duygusunu bebek çok erken hisseder. Yetişkini sahiplenir, çünkü mutlak bir gereksinimi olduğunu bilir ve onu henüz kendisinden ayırt edemez. Bu vazgeçilmez sevgi nesnesini elinden almaya gelen ya da paylaşmaya çalışanı kim olursa olsun, tehlike olarak görecektir.
_Biz kimiz? Nereden gelip, nereye gidiyoruz?
_Biz insanlar, bir kapının önüne bırakılmış yeni doğan bebekleriz. Sepetlerimize bebeklerin kim olduğuna, nereden geldiğine dair ya da atalarının kimler olduğuna dair bir not da iliştirilmemiş. Bu yetim bebeklerin sicilini öğrenmeyi özlemle bekliyoruz. Pek çok kültür sürekli olarak ebeveynlerimizle
Merhaba arkadaşlar. Mutlu bir gecemiz, kolay geçen güzel bir hafta sonu olsun. Jack London ile hala devam ediyoruz. Bu defa karşımızda içinde 3 öykü barındıran, çok kısa bir öykü kitabı var. Ancak yazarın böyle bir kitabı yok. Bu bir çelişki de değil tabi. Yazarın birbirinden bağımsız yazdığı köpek hikayelerinden 3 tanesi birleştiriliyor.
Unutmak ve hatırlamak arasında savrulan insanların hikayesi. Bir sisin altındaki anılar ortaya çıktığında ne kadar acı verecek belirsiz. Buna rağmen hatırlamak istiyor Axl ile Beatrice. Bunun için de yıllardır görmedikleri hatta yaşayıp yaşamadığını bilmedikleri oğullarını ziyaret için yola çıkıyorlar. Öyle bir yol ki Simurg gibi birçok zorluktan geçmeleri gerekiyor.
Fantastik unsurların ağır bastığı roman film tadında sizi de yolculuğa eşlik etmeye çağırıyor. Onlarla yorulup geçmiş ve şimdiki zaman sıçramalarında arada yolunuzu kaybediyorsunuz. Karşınıza çıkan devler, cinler, şövalyeler, savaşçılar kah yardım ediyor kah taş koyuyor önünüze. Büyük bir savaş ve yıkımın ardından kim bebek katili, kim ne kadar öldürmüş merakıyla yol alırken gerçek hayattaki savaşları anımsıyorsunuz ama bir yandan da masalsı bir dünyada "neyi unutmak isterdim" diye sorgulamadan edemiyorsunuz.
Hafızasını sildiren bir insan olsaydınız ilk neyi sildirirdiniz mesela? Toplumsal olaylara baktığımda ben diyorum ki hepsi silinse keşke. Yakılan canlar, depremler, seller, maden faciaları, işkencede öldürülenler, faili meçhuller, çarpı konan evler, sürülenler, kadın cinayetleri, hayvan işkenceleri, tecavüzler, domuz bağları... o kadar çok ki bizde unutmak istiyor insan. Ama bir yandan da asla unutulmamalı, hep aklımda demeli diyorum.
Kazuo intikam, savaş, aşk, ihanet, unutma, hatırlama çevresinde dolanarak birbirlerine çok büyük bir aşkla bağlı yaşlı bir çiftin unutuşunu kaleme almış. Bunu yaparken de insanların düşmanına dost olup olamayacağını irdelemiş.
Gömülü DevKazuo Ishiguro · Yapı Kredi Yayınları · 20181,585 okunma