İslâm dünyasında alegorik öykü geleneği İbn Sina ile başlar. Salaman ve Abdal öyküsü, İbn Sina'nın önündeki örnektir ve onun alegorik anlatım tekniğini kullanarak Hay bin Yakzan'ı yazdığı bilinmektedir. Salaman ve Absal öyküsü birçok İslam düşünürün de yapıtlarına kaynaklık etmiştir. Ama bu yapıtlardan sadece biri, roman boyutlarına ulaşarak, ilk felsefî roman ve ilk robinsanad, Tanpınar'ın deyişiyle " Müslüman aleminin tek romanı' olarak benzerlerini gölgede bıraktı. O da İbn Tufeyl'in yazdığı Hay bin Yakzan...
İsimleri aynı olan bu iki eserin öykü bakımından benzerliği yok sadece anlatım tekniği olarak benzerler. Benim kişisel görüşüm, varılan sonuç bakımından da benzerlik gösterdiği.
Batıda tesiri çok büyük olan Hay bin Yakzan(İbn Tufeyl), bir çok eserin oluşmasına ilham da olmuştu. Bunlar biri de 'Robinson Crusoe'...
Batıda bu kadar etki etmesine karşın Osmanlı bu esere ilgisiz kalmış Türkçeye çevrilmesi 1923 yılını, kitaplaşması ise 1985 yılını bulmuştur.
Bu kitap da her iki Hay bin Yakzan'ı açıklamalar ile okura ulaştırıyor. Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim. İlk kısım yani İbn Sina'nın Hay bin Yakzan'ı içerdiği felsefi terimler ile okuru zorluyor. Yani ben ilk okuduğumda çok zorlandım. İkinci okuyuşum #doguyukesfet maratonu sayesinde oldu ve benim için daha verimli bir okuma oldu. Yıllar sonra okuduğum zaman kimbilir belki de her detayını daha iyi anlayabileceğim. Bunu zaman gösterecek...