Real’i sille tokat, tükü­ rüğe boğarak salonun nerdeyse bir ucundan öbür ucuna sürdüler. Önce yumrukluyorlardı, sonra Real’in yumruklan savuşturmak için hiçbir çaba harcamadığını görünce tokat­ lamaya, atkılarının püskülleriyle vurmaya başladılar. Anlaşı­ lan, işin gerisini Rosendo’ya havale etmeyi düşünüyorlardı. Rosendo sırtını karşı duvara vermiş, tek bir söz söyleme­ den kıpırtısız duruyor, öylece cigarasını tüttürüyordu. Ama, bizim birazdan farkına varacağımız durumu belki de çoktan çakozlamışçasma, ufaktan bir kaygı dolanıyordu yüzünde. Kasap hâlâ dimdik ayaktaydı, birkaç sıyrığı vardı, o kadar. Bizim kaşalotlarsa adamı küfür kıyamet Rosendo’nun önüne doğru sürüklüyorlardı. Real, Rosendo’yla yüz yüze gelince, ilk kez bir kelâm salladı. Gözünü kan bürümüştü; yüzünü ceketinin koluna silip, sanırım şöyle bir lâf etti: “Bana kuzey yakasının oralarda Francisco Real derler. Bu sapısiliklerin üstüme saldırmasına sesimi çıkarmadıysam, adam gibi bir adam arıyorum da ondan. Riyavet o ki, bıçak oynatmada usta biri varmış bu çöplükte. Hacamatçı derler­ miş. Dediklerine göre, bitirim adammış. Bizi de bir şereflen- dirse diye düşündük. Kimbilir, naçizane, bir şeyler kapardık kendisinden belki de...”
MODERN HAYATIN GÖLGESİNDE KAYBOLUŞUMUZ Şehir hayatından sıkılıp köylerde yaşamak isteyen insan sayısı giderek artıyor. İnsan ilişkilerinin sığlığı, kalabalık içindeki yalnızlık duygusu, evcil bir hayvana dahi bakmanın zahmeti, yarım saatlik bir işiniz için bile tüm gününüzün trafikte geçmesi gibi bir çok negatif nedenler, gittikçe metropollerden
Reklam
Kimbilir karşılaşmamız belki de yıldızlarda yazılı değildi ve o yüzden kaderimizde ayrılmak vardı. Her halükarda, ne senin eski bir gemiden dünyayı yönettiğini hayal edebiliyorum ne de benim 40 yıl boyunca aynı mutfakta kahvaltı edebileceğimi. Kaçınılmaz, ama imkansız. Ebediyette ayrılmış. Ufukta bir araya gelmiş. Birbirine paralel doğrular orada kesişirler. Bir gün, belki, hep.
Sayfa 142Kitabı okudu
Bugün Doğum Günüm
23 Nisan doğum günüm.. Doğduğum gün olsa da başka bir anlamı da çocuk bayramı. Yaşayamasakta içimizde tuttuğumuz çocukluk.. Hayatın hızına üzülüyorum.. Bir sonraki yılın mutluluk getireceğini umut ederek yaşayıp, bir yılı daha mutsuz bitiriyorum.. Geleceğimi oluşturan bir sonraki yıl bir önceki yılımı aratıyor.. Ara ara gülümsemelerim olsa da geneli mutluluğu aramakla geçiyor. İyi geldiğini düşündüğüm insanlar, eşyalar, bitkiler.. Bir bir kayıp gidiyor elimden.. Tutamıyorum.. Belki de 36 yıldır içimde biriktirdiğim cümlelerin dışa vurumu bunlar. İyi ki mi doğdum.. Kimbilir.. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun..
Bilmez Miyim Hiç...
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı, tahta Peki,
Bir zamanlar mühendis olduğunu söyledi. Bir zamanlar mıydı? Bir zamanlardı çünkü orada kalış süresinin belirsizliği planlarını altüst etmişti. Yaşamının zor bir dönemini geçiriyordu, kimbilir belki de yaşamının bir dönüm noktasıydı.
Sayfa 363 - 'Bir zamanlar öğretmen olduğunu söyledi...belki de yaşamının bir dönüm noktasıydı.'
Reklam
Yazdıklarımı toplayıp tekrar inceledim. (Belki de onları bir akıl hastanesinde yazmadığıma kendimi ikna etmek istemişimdir kimbilir?) Şimdi yapayalnızım. Sonbahar geliyor, yapraklar sararıyor. Bu kasvetli küçük şehirde (ah ne kasvetli olur bu küçük Alman şehirleri!) bir sonraki adımımı planlamak yerine, izleri henüz silinmiş duyguların, taze hatıraların, yakın zamanda beni içine çekip girdabında döndürdükten sonra bir yerlere fırlatıp atan hortumun etkisi altında oturuyorum. Bazen yine o girdaba kapılacağımı, hortumun yaklaştığını, yanımdan geçerken beni içine çekeceğini, düzen ve ölçü duygularımı kaybedip yine dönmeye, dönmeye, dönmeye başlayacağımı sanıyorum...
Sayfa 119Kitabı okudu
Yalnızca arada bir şu sözleri geliyor aklıma: "Sahipleniyorsun, hem sahiplenmeyi sevmiyor hem de yakınındaki herkese sahip olmak istiyorsun, egemen olma isteği senin kanında var, sana göre senin kuralların ve prensiplerin dışında hareket eden herkes yanlış yapıyor." Belki o da haklıdır, kimbilir? Ama bıraksak da herkes kendi istediği gibi olsa...Olmuyor, olamıyor, ille de birbirimizi kendi istekleıimiz doğrultusunda değiştireceğiz. Oysa biz birbirimizi sevdiğimizde başka birisi değildik ki! Belki de farkında olmadan birbirimizi değiştiriyoruz, karşımızdaki de­ğiştikçe de artık onun o sevdiğimiz kişi olmadığını görüp soğuyoruz.
Belki ölülerle de haberleşirler. Kimbilir. Ölüler de beklerdi ki.
Kimbilir kaç kere zihnimiz dertli ve acılı, ıstırabımızın sebebini bilmeden yatağa girmiş, sabah uyandığımızda belki de karanlıktaki zihinsel faaliyetin ürünü olan yepyeni bir yöneliş, bir sarahat bulmuşuzdur. Öyle sabahlar da vardır ki, kanımız coşkunlukla kaynar, karnımız, göğsümüz sevinç­le germeger, kıpır kıpırdır, oysa düşüncemizde bunun hiçbir sebebi ya da gerekçesi yoktur.
Reklam
Geri dönülmeyecek bir sınıra yaklaştığını ya da bu sınıra doğru sürüklendiğini hissediyorsun. Öyle duyuyorsun ki bu andan sonra her şey aynı kalsa bile yine de hiçbir şey aynı olmayacak. Kimbilir, diye düşünüyorsun, belki bu sınırı çoktan aşmışımdır.
Sayfa 49 - MetisKitabı okudu
Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden Rabbim ne güzel çıldırır. Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak; Sevincinden titreyerek. Yılda bir kere kendini verir toprak Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan Rabbim ne güzel yarılır. Biz de bir kere sevinebilseydik. Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya. Kimbilir belki bir gün sulh olunca Biz de deliler gibi seviniriz, Ağaçları ve baharı taklit ederiz Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri Renkli ampuller asarız pencerelerden Kimbilir belki bir gün sulh olunca Biz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden Ağaçlar gibi. BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU *BAHAR VE BİZ*
"Bunu tahmin etmeliydim," dedi. "Kimbilir belki de içimden etmişimdir."
Kimbilir, belki de her şeyi (ne kadar aptalca da olsa) umutsuzluktan yapmışımdır.
Kimbilir, belki de her şeyi (ne kadar aptalca da olsa) umutsuzluktan yapmışımdır.
Resim