"Makine, makine. Yirminci asrın ateş kusan mabudu. İnsan onu koluna yardım etmek için yaptı. Kolumuz beynimizin emrindedir. Yardımcı, yardım ettiği şeyin derecesini nasıl geçer? Makineyi şahlandırdılar. Makine şahlandı. İçinde insan da olduğu halde ben her şeyi ben yarattım demeye başladı. Onun bu hükmünü dinlediler. Bu demir kulaklı, mankafa putu, eski imanlardan kalma tahtlara oturttular. Maymunlar gibi onun seslerini ve hareketlerini taklit ettiler. Bu kuş beyinli canavarın insana yardımını kim inkâr eder? Fakat onu bu tahta oturtmak şartiyle... Madde asrı diyorlar. Madde asrında olsaydılar makineyi mabud yerine çıkarır, önünde âyin yapar mıydılar? Hâlâ içlerinde yaşayan bu ruhlaştırma ihtiyacı nereden geliyor? Onsuz niçin bir şey olmuyor? Görüyorsunuz ki, ruh o yerde kendisinin oturup oturmadığına bile aldırmıyor. O yer kalmalı diyor. O yer vardır diyor. O yer vardır ve onundur. Eyvah onun kime ait olduğunu bilmeyenlere, eyvah ruhlarını kaybedenlere!"