Kimileri, İsrail'in ABD iktidarına boyun eğmesi ve komşu Arap devletlerini işgal etmesinin sadece ilkesel olarak yanlış değil, aynı zamanda kendi çıkarlarına da ters düşen bir durum olduğunu ileri sürdüler. İsrail, hızla silahlanacak ve Arap dünyasından dışlanacaktı. İsrail'in yeni Amerikan Yahudisi "destekçileri” için bu konuşmalar, nasıl oluyorsa, sapkınlık oluyordu: Komşularıyla barış içinde yaşayan bağımsız bir İsrail değersizdi; Arap dünyasında ABD'den bağımsızlık isteyen akımlarla ittifak halindeki bir İsrail ise felaketti. Sadece Amerikan iktidarına minnettar bir İsrail hayatta kalabilirdi. Ancak bundan sonra ABD Yahudi önderleri Amerika'nın emperyal hırslarının sözcüsü gibi davranabilirlerdi. Noam Chomsky, bu "İsrail destekçileri"nin aslında "ahlaki yozlaşmanın ve İsrail'in nihai çöküşünün destekçileri" olarak adlandırılabileceğini belirtir. Amerikan Yahudi elitleri, stratejik yatırımlarını korumak için Holokost'u "hatırladılar”.Genel görüş, böyle yapmalarının sebebi olarak, Haziran Savaşı sırasında İsrail'in ölümcül bir tehlikeyle karşı karşıya olmasını ve bu nedenle de "ikinci Holokost" korkusunu yaşamalarını gösterir. Ancak bu görüş, ayrıntılı bir incelemeyle çürütülebilir.
Önemli Bulduğum Bazı Kavramlar (Bilmek Ve Olmak adlı kitabımdan alıntıdır) Bir insanın kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için bazı kavramları ve olguları bilmesini zorunlu görüyorum. Bunlardan bazılarını aşağıda açıklıyorum. Özbilinç: özbilinç en genel anlamıyla kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarından haberdar olma halidir.
Reklam
Mükemmel
Yaşamdan yüz çevirenlerin bazıları, aslında ayaktakımından yüz çevirmişlerdir sadece... Ve kendini çöllere vurup, yırtıcı hayvanlarla birlikte susuzluk çeken kimileri de, pis devecilerle aynı sarnıcın başında oturmak istemedikleri için yapmıştır bunu.
Sayfa 93 - İş Bankası Kültür Yayınları
Bugün Batı medeniyetinin vardığı noktayı müsbet kabul etmeksizin bu medeniyetin oluşmasında İslâm düşüncesinin belirleyici bir rol oynadığını ileri sürmek mümkün değildir. Eğer İslâm Batı medeniyetinin katalizörlerinden biri ise, bundan böyle günümüz medeniyetinin alacağı yeni şekilde de İslâm'ı bir katalizör, maddi veya manevi bir unsur olarak kullanmak birçoklarına mümkün görülecektir. Kimileri İslâm'ı bir kalkınma ideolojisi, kimileri elektronik çağın muhtemel ruhsal dayanağı olarak görmek ve böylece anlamak, anlatmak isteyecektir. Bu, kapitalistlerin İslâm'dan antikomünist bir ideoloji olarak faydalanmaya kalkarken, komünistlerin de aynı faydayı anti-emperyalist ideoloji olarak elde etmeye çalışmalarının medeniyet alanına teşmil edilmiş şeklinden başka bir şey değildir.
Sabah olunca ona içimdeki her şeyi söyleyeceğim diyorsunuz ama onun karşısına bile çıkamıyorsunuz.Aşk tam da böyle bir şey işte.Konuşturacakmış gibi yapan ama her seferinde korkutup susturan.Sustuğunuz her şey aynı şekilde devam edebilir ama konuştuğunuzda ya kazanırsınız ya da kaybedersiniz.İşte seven bir insan kaybetme riski milyonda bir de olsa,o riski göze alamıyor çünkü aşk her seferinde kalbin karşısına çıkmıyor. Belki de sırf bu yüzden birileri sürekli olarak içinden seviyor.Kimileri öyle alışıyor ki içinden sevmeye,dışını unutuyor.İçinden sevmek de güzel ama elini tutmak da ayrı bir güzel olabilir tabii...Sonumu merak ederek uyudum gecelerce ve yine aklımda onunla uyandım her seferinde...
Masal
Zamanın birinde her gün yeni bir acıya uyanan, her akşam bir başka kötü haberle gözlerini kapatan bir ülke varmış. Bu ülkenin insanlarının bazılarının zaten dünyadan haberi yokmuş. Sadece nefes alıp vererek dünyaya iştirak eder, kendileri için yaşarlarmış. Bazıları kendi havasındaymış. Paranın, rahatın, konforun, eğlencenin içinde yaşayıp gider,
Reklam
Kolonya Gazetesi'nin başyazarı Karl Heinrich Hermes'in sansürcü görüşlerini aktarır Marx: "Bize göre, devlete, abartılmış sertlikten dolayı değil, daha çok bir hoşgörü fazlasından dolayı kusur bulunabilir." Marx'ın Hermes'e yanıtı kısa ve özdür: "Sansürcüleri pek az sansür uygulamakla suçluyor" Hermes,
Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
Büyümeyi becerememiş oğlan çocukları, narsistler de diyebiliriz
"O gün bugün, yolum böyle erkeklerle sıkça kesişti. Tersini söyleyebilmeyi çok isterdim. Ama söyleyemem. Öğrendiğim şeyse şu: Azıcık kazıdığında, hepsinin üç aşağı beş yukarı aynı olduğunu görüyorsun. Kimileri daha cilalı, daha yaldızlı. Az buçuk -ya da epeyce- сazibeleri oluyor, insanın gözünü boyayabiliyorlar. Ama gerçekte hepsi de gazaplarını etrafa döke saça dolanan, mutsuz oğlan çocukları. Haksızlığa uğradıklarına inanıyorlar. Hak ettiklerini alamamışlar. Kimse onları yeterince sevmemiş. Sizden onları sevmenizi bekliyorlar elbette. Kucaklanmak, pışpışlanmak, avutulmak istiyorlar; güvence verilmek. Ancak onlara bunları sağlamak, büyük bir hata. Kabul etmeleri olanaksız çünkü. Tam da gereksindikleri şeyi almaları, kabullenmeleri mümkün değil. Sonunda bu yüzden sizden nefret etmeye başlıyorlar. Bunun sonu asla gelmiyor, çünkü sizden nefret etmeye doyamıyorlar. Asla bitmiyor o eziyet, özürler, yeminler, sözünden dönmeler, bu berbat durum."
Sayfa 341-342Kitabı okudu
Kimileri geç­mişin bilinmeyen bir ülke olduğunu, orada her şeyin farklı yapıldığını söylediğinde belki ben de aynı şekilde hissediyordum, çünkü böyle yapmak zorundaydım ama artık böyle yapmıyorum. Yalnızca dikkatimi toplayabilirsem hafızamın deposuna girip doğru rafta doğru filmi bulabilirim..
Sayfa 193Kitabı okudu
Edmund Burke, Macaulay ve Clive'in daha önce verdiğimiz konuşmalarında ve yazılarında Kumpanyanın ne kadar kötü bir idare sergilediği ortaya konmuştu. İngiliz Kraliyetinin kendi 'mücevherine' el koyması ise meseleye farklı bir boyut katmaktadır. Kraliçe Victoria'nın 1858'deki beyannamesi ile İngilizler, Hindistan'daki
Reklam
İngiliz Gaddarlığı
İngiliz emperyalizmi kendisini meşru bir zemine oturtmak için aydınlanmacı despotizm argümanını kullanıyordu. Yapılanlar güya yönetilenin iyiliği için yapılıyordu. Churchill'in 1943'ün ikinci yarısındaki insanlığa sığmayan tavırları, bu iddianın mesnetsiz olduğunu göstermişti. Fakat iki asırdır, bu iddia dolaşımdaydı. İngiliz
_Sanatın yaratıcı gücü, doğadan, sanatçının eli değmeden, kendiliğinden çıkar ortaya. Her sanatçı, doğanın özünde bulunan sanat nitelikleri karşısında, Aristoteles'in deyimiyle bir "öykünücü"dür. O, ya Apollo'ca bir düş sanatçısı, ya Dionysos'ca bir coşkunluk sanatçısı ya da hem coşkunluk hem de düş sanatçısıdır. _Apollo,
Resim