Her şey orda toplanıyordu. İnsanlar hallerine göre ilerliyordu mahşer yerine. Kimileri binekli bir şekilde rahatça ilerliyor, kimileri yürüyerek ilerliyor, kimileri de sürüne sürüne varıyordu mahşere. Ben, sürünerek acı içinde, mahcupluk ve utanç içinde ilerliyordum. Dünyadayken yılanlarda gördüğümüz şekildi bu haller. İnsanların durumlarına göreydi belli ki. Benimki de hak edilmiş bir haldi. Mahşer yerine yaklaştıkça dehşet artıyor, yürekler ürperiyor, yüzler sararıyordu. Birçoğu belli ki hiç böyle olacağını düşünmemişti. Hazırlıksız yakalanmıştı ölüme ve hazırlıksız gidiyordu sorgu yerine. Ordaydı Musa (a.s.)’da Firavun da; Darvin de maymun da; Hintli de inek de; Nemrut da sinek de… Tapanlar da tapılanlar da aynı yerde aynı sorgu yerindeydi.