•Yaşananlara dair söylenmesi gereken çok şey var aslında.
Bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatmak kolay değildir.
O kadar çok şey biriktiriyor ki insan'
Kimsenin karşılığında bir şey söylemesi de gerekmiyor. Oturup uzun uzun anlatmak, ne varsa söylemek yetiyor çok zaman. Karşındaki bir şey sormasa. Yargılamadan, yüzünü ekşitmeden, saate çaktırmadan bakmaya uğraşmadan, dudak bükmeden dinleyiverse, anlatacak o kadar çok var ki...
Şimdi kalkıp da seni seviyorum desem.
Söyleyemem ki...
Bunu kendime bile söylemeye cesaret edemedim ben. Bunu içimde hissettiğim ilk andan itibaren içimde saklıyorum.
Münkesif bir kalbin iç burkan acziyetini kimselere söyle yememek de başka bir acı veriyor insana. Oysa karşıma çıkanher insana ilk olarak ve sadece bundan söz etmek istiyorum. Tutuyorum kendimi, saklıyorum.
Seni saklıyorum, parmaklarını, ellerini saklıyorum, gülümserken kıvrılan dudaklarını saklıyorum, hoşçakallarını saklıyorum, bembeyaz yüzüne bir anda dolan şaşkınlıklarını saklıyorum. Sırf bu yüzden kalbim bir gün paramparça olacak. Bu yüzden gece yarılarında uyanıp içtiğim tek dal sigara eşliğinde gözlerimden akıyorsun. Sana dair gizleyemediklerim yanaklarımdan süzülüyor ve önüme düşüveriyor.
Öfkelerimi de saklıyorum.
Kudüs sokaklarından kalma öfkelerim var. Bir kadının tülbetine dizi dizi işleyip de, kimsenin yüzüne söyleyemediği öfkeleri gibi.
Aşkı ve öfkeyi söyleyemediğinde insanın konuşmaya dair hevesleri de bir bir yok oluyor.
Susuyorsun.
O kadar çok şey biriktiriyor ki insan!
Kimsenin karşılığında bir şey söylemesi gerekmiyor.
Oturup uzun uzun anlatmak
Ne varsa söylemek yetiyor çok zaman
Karşısında ki bir şey sormasa
Yargılamadan, yüzünü ekşitmeden
Saate çaktırmadan bakmaya uğraşmadan
Dudak bükmeden dineyi verse
Anlatacak o kadar çok şey var ki
Şimdi kalkıpta Seni Seviyorum desem
Söyleyemem ki ....
Bunu kendime bile söylemeye cesaret edemedim ben.
Bunu içimde hissettiğim ilk andan itibaren içimde saklıyorum.
Münkesif bir kalbin iç burkan acziyetini
Kimselere söyleyememekte başka bir acı veriyor insana.
Oysa karşıma çıkan her insana ilk olarak
Ve sadece bundan bahsetmek istiyorum.
Tutuyorum kendimi saklıyorum.
Benzer acıları yaşayan insanlar birbirlerini tanırlar. Ama belli etmezler tanıdıklarını. Herhangi bir yerde karşılaşabilirler. Metroda, barda, sokakta, kafede.. Sadece bir kez göz göze gelirler ve anlarlar. Daha sonra bakmazlar birbirlerine, belki canları daha çok yanacağından, belki de buna hiç gerek olmadığından. İlk bakışma aynı zamanda son bakışma olur. Ama onlar tanırlar birbirlerini. Muhtemelen o ortak acının müstehzi mahcubiyeti tekrar göz göze gelmelerine engel olur. Ama tanırlar onlar birbirlerini, çaktırmadan kimselere koruyup kollarlar..
Bazen kendinizi bir insana yakın hissetmeniz için bir şeyler paylaşmanız gerekmez. Benzer acıları yaşayan insanlar kendiliğinden ortaya çıkan görünmez bağlarla birbirlerine bağlanabilirler. Hatta bazen birbirlerinin tam olarak farkında bile olmadan yaparlar bunu..
Ortaokuldan beri arkadaş olan Casey ve Rachel'ın hayatını ele alan, sürükleyici ve eğlendirici bir anlatımla hikayede okuyucuyu içine ustalıkla çeken bu güzel kitabın bitmesini hiç istemedim.
Casey ünlü bir TV kanalında sunuculuk yapan ve başarıları ile adından söz ettiren bekar ve çapkın bir kadındır, Rachel ise ünlü bir sunucu olma
Yaklaşık 6 ay önce, Ankara’nın bencil, gri, resmi kalabalığından kimselere çaktırmadan kabuğuma kaçarken arada uğradığım sakin sahafıma sığındım. Dışarıya koyduğu kitapları çeyizi gibi serip grurla gülümseyen gelin edasıyla, önce fiyatları değil de kitapların içeriğiyle bilgi veren nesli tükenmiş sahafım benim… Ruhum ‘’az insan değil zeyneb, hiç
" Yaşananlara dair söylenmesi gereken çok şey var aslında.
Bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatmak kolay değildir.
O kadar çok şey biriktiriyor ki insan ' Kimsenin karşılığında bir şey söylemesi de gerekmiyor.
Oturup uzun uzun anlatmak, ne varsa söylemek yetiyor çok zaman. Karşındaki bir şey sormasa. Yargılamadan , yüzünü ekşitmeden , saate çaktırmadan bakmaya uğraşmadan, dudak bükmeden dinleyiverse, anlatacak o kadar çok var ki . . . Şimdi kalkıp da seni seviyorum desem.
Söyleyemem ki . . . Bunu kendime bile söylemeye cesaret edemedim ben . Bunu içimde hissettiğim ilk andan itibaren içimde saklıyorum . Münkesif bir kalbin iç burkan acziyetini kimselere söyleyememek de başka bir acı veriyor insana. Oysa karşıma çıkan her insana ilk olarak ve sadece bundan söz etmek istiyorum.
Tutuyorum kendimi, saklıyorum .
Seni saklıyorum, parmaklarını, ellerini saklıyorum , gülümserken kıvrılan dudaklarını saklıyorum , hoşçakallarını saklıyorum, bembeyaz yüzüne bir anda dolan şaşkınlıklarını saklıyorum. Sırf bu yüzden kalbim bir gün paramparça olacak. Bu yüzden gece yarılarında uyanıp içtiğim tek dal sigara eşliğinde gözlerimden akıyorsun . Sana dair gizleyemediklerim yanaklarımdan süzülüyor ve önüme düşüveriyor.
Öfkelerimi de saklıyorum .
Kudüs sokaklarından kalma öfkelerim var. Bir kadının tülbetine dizi dizi işleyip de, kimsenin yüzüne söyleyemediği öfkeleri gibi.
Aşkı ve öfkeyi söyleyemediğinde insanın konuşmaya dair hevesleri de bir bir yok oluyor.
Susuyorsun. "