Osmanlı
Murad, Fatih kanunuyla kardeşlerinin boğulmasından sonra az ağlamamıştı. Ama Mehmed on dokuz kardeşinin boğulmasını gözünü kırpmadan seyretmişti. Babasından ve diğer şehzadelerden gebe kalmış cariyeleri de ayaklarına taş bağlayıp denize attırmıştı.
Sayfa 379Kitabı okudu
352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
İstikamet okyanuslar hemde bir kaplumbağanın sırtında, hadi atlayın... Minta yerli dilinde yüzen kaplumbağa demek. İztuzu kumsalında yumurtalarından çıkıp özgürlüğe doğru koşturan mintalar kadar şanslı olmayan Nada ve Naja apayrı yerlere savrulan iki kardeştir. Köle olarak farklı coğrafyalarda gözlerini açan kardeşlerin yolculuğu ile bende oradan oraya merakla savruldum... Minta yüzdüğü okyanuslardaki değişimleri anlatırken (gemiler ve kirlilik) farklı coğrafyalarda aile olan kardeşlerin etrafındaki değişikliklere de şahit oldum. Savaşlar, buhranlar, ekonomik kayıplar etrafında sevgisizlik en üzücüsüydü. Hepsine çok üzüldüm ama Amira ya, Müştak a, Rose a ayrı bir üzüldüm.. Yeri geldi gözlerimden yaşlar süzüldü. Hele kitap bitmeye yaklaşırken 'hayııır bitmeeee' dedim.. Lauderdale sahillerinden tekrar İztuzu plajına dönen caretta carettaları yani mintaları yumurtalarından çıkarken, denize doğru koştururken görmeyi çok istedim. Minnak mintalar çok tatlı yaaa... İnşallah birgün yumurtanızı çatlatırken görürüm sizi... Yazarı Kiraze kitabı ile tanımıştım. Merakla okumuştum. Kiraze yi de Minta yı da şiddetle tavsiye ederim. Hatta Minta Kiraze den bir tık öne geçti. Kitabın arkasına soyağacı konması çok hoşuma gitti. Oradan büyüyen, genişleyen aileyi takip etmek çok güzeldi.
Minta
MintaSolmaz Kamuran · İnkılâp Kitabevi · 2008189 okunma
Reklam
"İstanbul'da büyük ticari itibar ve servete sahip seksen yaşlarında bir Yahudi kadın, bugün Sadrazam'ın Divanı'nın önünde öldürüldü. Harem duvarındaki bir pencereden Sultan III. Mehmed bu olayı seyretti. Kadının cesedi meydanlarda sürüklendi ve köpeklere yem yapıldı, aç hayvanlar onu hırıltılarla parçaladı. Kesik başı ve hatta mahrem yeri kazıkların ucunda sokaklarda dolaştırıldı. Vücudunun bazı parçaları da askerler tarafından, gözdağı olsun diye, ona rüşvet vererek makam sahibi olduğu söylenenlerin kapılarına asıldı. Bunlardan birini Galata'daki evimizin civarında ben de gördüm. Oğulları da aynı yerde öldürülüp cesetleri köpeklere atıldı. Ertesi gün de onlardan kalanlar aynı yerde yakıldı. Bütün bunlar, Valide Sultan'a karşı çıkan bir sipahi isyanı sonucunda oldu. Valide Sultan, tüm rüşvetlerini bu kadın aracılığıyla alıyordu. Kadının oğulları da İstanbul'un en varlıklı ve etkin tacirleriydiler. Servetleri milyonlarca duka değerindeydi ve tabii ki bunların hepsi, onlar öldürülünce Sultan'ın hazinesine gitti." John Sanderson "Levant'ta Seyahat" kitabından
Sayfa 7 - İnkılap Kitabevi (2000)Kitabı okudu
“Mutluluk ne tuhaf bir şeydi... Mutlu olmak için bir yığın mutsuzluğu, acıyı yaşıyordu insan; ağır, çok ağır bedeller ödüyordu ve sonra mutlu olduğunda o geçmişi hatırlayıp tekrar acı çekiyordu. Arada sırada kaşınan bir yanık izi, yağmur yağınca sızlayan eski bir kırık yeri gibiydi mutlu olmak. Salt mutlu olmak diye bir şey belki de yoktu.”
“Tanrı verdiği acıların ilacını da yollar.”
Reklam
"Akıl, zamanı doğru değerlendirmek değil de neydi?"
Sayfa 316Kitabı okudu
“Sevgi, erken bahara kanıp da ortaya çıkan ve donan bir tomurcuk gibi kavrulmuştu yüreğinde..”
“Samimiyetle laubalilik arasındaki ince çizgi..”
Sevgi, erken bahara kanıp da ortaya çıkan ve donan bir tomurcuk gibi kavrulmuştu yüreğinde.
Sayfa 260Kitabı okudu
276 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.