Osmanlı devletinin ilk telgraf hattı 9 Eylül 1855 yılında Edirne – Varna – Kırım arasında kuruldu. Kırım’dan İstanbul’a çekilen ilk telgrafta ise Kırım’ın şehri olan Sivastopol’un Rus işgalinden kurtarıldığı bildirilmekteydi.
Bu sırada Kızıl Ordu, Doğu Av rupa'yı aşarak Almanya'ya geli­ yordu. 25 Ocak 1945'te Lordlar Kamarası'nda konuşan Lord Ad­ dison diyordu ki: "Rusların ne kadar ilerleyeceği görülmeyi bekliyor. Çok geçmeden kısmen erzak sağlamanın zorluklarından dola­ yı kısmen de bir yerde toplanılması sebebiyle, Ruslar şimdi
Reklam
istemi yagbu, 552'de gök-türk devletinin bağımsızlığı ilan edilince batı kanadının idaresini ele almış ve 576'da ölümüne kadar başarı ile yönetmişti. batı türkistan'ı, karadeniz'in kuzeyini, kırım'a kadar devlete bağışlamıştı. akhun devletini ortadan kaldırmış, sasani devletini baskısı altına alıp, bizans imparatorluğu ile münasebet tesis edilmişti. onun yerine oğlu tardu geçti. tardu 582 yılından sonra devletin doğusundan ayrılarak bağımsız batı gök-türk devletini sürdürmeye başladı. batı yönünde sık sık zaferler kazanarak, batı türkistan şehirlerini türkleştirmeye çalıştı. ancak, 601 yılından sonra doğu gök-türk devletinin iç işlerine karışması, bir süre onunda kağan'ı olması çinlilerle karşı karşıya gelmesine yol açtı. çinlileri bir çok savaşta ağır mağlubiyete uğratmasına rağmen onların uyguladığı hile ve entrikalara mani olamadı. özellikle gök-türklerin asker ve hayvanlarının su içeceği kaynaklara zehir akıtılması sonucu ağır bir darbe yedi. arkasından töles boyları isyan edince otoritesi tamamen sarsıldı ve t'u-yü-hunlar'a sığınarak tarih sahnesinden çekildi
İçimde iyilik adına ilişmemek var bi' tek Çığlık kaçıncı notası olur sessiz virtüözün Kirim denizler kadar berrak üzerimde Kınından sıyrılan satırlar kesti bir gözümü
Şu deli çocuğa bak derler.Desinler. Benim güzel Kırım'ımdan kala kala ben kaldım senin kolunda.
Türk tarihinde esas Osmanlı'dır. Çünkü medresesinden kançılaryasına kadar, ki ordu her halükârda öyle zaten, Türkçe kullanılır. Devşirme alsa da onları süratle Türkleştiren Osmanlılardır. Osmanlı Devleti, tarihte, çok uzun yaşayan ve Türklüğü her yönüyle yaşayan bir devlettir. Hatta ne ki Osmanlılığa bulaşmıştır, mükemmeldir. Mesela Kazan Hanlığı'na göre Kırım Hanlığı mükemmeldir, çünkü Osmanlılaşmıştır. Osmanlı bir Türk imparatorluğudur...
Reklam
Brindar kırım xeribiye (Yaraladı beni gurbet)
Ey dayika şirîn û rind û delal Te ez mezin kirim bi şîrê zelal Tu her roj min amade dikî li mal Ji bo pêşxistinė, bûyî pişt û pal Ey dayika xoştiviya dilovan Min dixemilînî bi cil û bergan Bi ramûsan min dişînî dibistan Da nebim paşketi, paşverů, nezan Da ez zana bibim xwidanë rûmet Ciwanek pêşketi bi hêz û serwext Wekî bab û kalan nemînim bindest Ez dixwazim bibim azad û serbest
198 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 günde okudu
Nokta atışı bir kitap
Alanında uzman kişilerin (bu da ne klişe bi tabirdir) makalelerinden oluşan bir kitap. 2013-2016 yılları arasında
Yedikıta Dergisi
Yedikıta Dergisi
yayınlanan yazıların derlendiği bir eser. Kitabı okurken sürgünle başlayan Macera emperyalist güçlerin asıl amacından Ortadoğu coğrafyasının nelere neden sahne olduğunu görmenize, oradan türklüğün dinmeyen yarası Kırım'a ve bir başka koparılmak istenen parçamıza Kıbrıs'a gidiyor. Kitabı okurken içiniz acıyacak ve aynı zamanda uyanacaksınız. Türk dünyasının umudu olan topraklarda yaşadığınızı anladığınızda umutlanacak ama vakıf toprağı olan yerlerin elimizden çıktığını öğrendiğinizde utanacaksınız. Ayasofya ile hüzünlenecek, Mimar Sinan'la yeniden gururlanacaksınız. Dört iklim yaşarken dilimize yapılan sadeleştirme soykırımını farklı açıdan göreceksiniz. Osmanlı gidince Kitabı hacmi küçük, etkisi büyük yapısıyla sizi hayli sarsacak.
Osmanlı Gidince
Osmanlı GidinceKolektif · Yedikıta Kitaplığı · 201761 okunma
🧜‍♀️ BİR KIZ KULESİ ÖYKÜSÜ 🧜‍♀️ 1827 yılında Almanya'nın Brandenburg kentinde Karl adında bir çocuk dünyaya gelir. Babası müzik öğretmeni olan Karl, aile içinde baş gösteren huzursuzluklardan dolayı bir Fransız yetimhanesine gönderilir. Daha sonra gemilerde miço olarak çalışır. Hamburg'tan kalkan bir gemiyle İstanbul'a giderken henüz 12 yaşındadır. Gemi İstanbul'a geldiğinde denize atlayan Karl, Kız Kulesi'ne yüzerek kaçar. Kendisini kurtaran Kız Kulesi'nin bekçisine gemiye geri dönmek istemediğini söyler. İki ülke arasında küçük bir politik sorun yaşanır. Ama Osmanlı sadrazamı Ali Paşa sorunu çözer ve Karl'ı korumasına alır. Karl Mehmet Ali adını alır. Mehmet Ali, Kırım, Bosna ve Karadağ savaşlarından sonra 2. Abdülhamit döneminde paşa unvanını alır. Mehmet Ali Paşa, 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması'nda Osmanlı'yı temsil eden üç kişiden biri olur. Almanca, Fransızca, Yunanca, Farsça ve Arapça dillerinde şiirler yazan Mehmet Ali Paşa'nın dört kızı olur. Paşa'nın Leyla adındaki kızının da bir kızı olur; Celile. Celile bir erkek çocuk doğurur: Şair Nâzım Hikmet! Görüldüğü gibi Karl'dan Nazım'a uzanan hikâyenin gösterdiği gibi, Kız Kulesi'nin her zaman hikâyeleri vardır. Eğer Kız Kulesi Karl'ı kurtarmasaydı, Nazım olmayacaktı....
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Reklam
Osmanlı Devleti, Ağustos 1853'te, Abdülkerim Paşa'ya, muhtemel bir Osmanlı-Rus savaşında kendilerine yardımda bulunması için bir kişiyi Şeyh Şamil'e göndermesini emretti. 4 Ekim 1853'te Kırım Savaşı'nın başlaması, Osmanlı Devleti'nin Kafkasya ile daha yakından ilgilenmesini zorunlu hale getirdi. Sultan Abdülmecid 9 Ekim 1853'te Şeyh Şamil'e bir ferman yollayarak, onu Ruslara karşı cihada çağırdı. Bu çağrıya 13 Aralık1853'te cevap veren Şeyh Şamil, Tiflis üzerine bir askeri harekâta girişilirse Rusların Kafkaslardan çıkarılabileceğini bildirdi ancak bu teklif Osmanlı Devleti'nce kabul görmedi. Osmanlı Devleti, Ma- yıs 1854'te, Dağıstanlı Halil Bey'in teklifiyle Şeyh Şamil'e Dağıstan Serdar-ı Ekrem'i unvanını verdi. Tiflis'e karşı askeri bir harekât yapılması konusunda ısrarlı olan Şamil, Temmuz 1854'te Gürcistan'ın Kaheti bölgesine girdi. Şeyh Şamil, bütün gayretlerine rağmen Osmanlı ordusunun Tiflis'e doğru hareket etmesini sağlayamadı ve karargâhı Dargiye'ye çekildi.
Hey li min felekê, Te çima li min weha kir? Te teyrê xwe berda, koma refa min belav kir, Te ez kirim qutîkî pole, dev û lêva wî şima kir, Herçî dost bû, te li min melûl kir, Herçî dijmin bû, te li min şa kir, Hey li min felekê, Zozanê Sipanê Xelatê xweş e, li siya darê, Felekê ez şaş kirime, berdaye, geh li jorê, geh li xwarê, Felek xayin e, dewran bêbext e, dikime-nakime, qet nayê li karê, Hey li min felekê...
Sayfa 131Kitabı okudu
ey dîlberê, ey dîlberê wey nazika dêmqemerê, qamet ji mûma fenerê, wêran ez im, malim xirab. ey dîlbera gerden letîf, wey nazika qamet elîf, qamet ji reyhana zerîf,
Neden korkacaktı? Türk yurdunda doğmuştu, Kırım'ın güneşinde büyümüştü. Damarlarında ateş gibi sıcak, kırmızı Türk kanı akmıyor muydu? Nice nice saltanatlar gelip geçmişti. Nice zalimler bu memleketi, bu toprağı kemirmişler, kanlara bulamışlardı fakat dinden, haktan, namustan doğan bu Türk milletinin ruhunu hiç kimse; vahşi kara, hiçbir kuvvet kıramamıştı.
Sayfa 210 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Kırım'ın kaybı tabi büyük bir trajedidir, bunu vurgulamak lazım. Çünkü buranın kaybı ile ilk kez Müslüman ve Türkçe konuşan bir bölge imparatorluğun elinden çıkmıştı.
Resim