Kırım Tatar oplumunun en tepesinde hanları ve zâdegân sınıfını çıkaran Giray hanedanı vardı. Giraylar, soy kütüklerini Altın Ordu’dan Ulu Ordu’ya ve Cengiz Han’a kadar götürürlerdi. Bu gelenek, hanedana tarihi bir meşruluk hissi ve han unvanlarında tebarüz eden siyasi legitimizma hakkı sağlıyordu.
1650 yıllarında yazılmış olan tarihî eser, Kırımlı Hacı Mehmed Senai’nin yazdığı Üçüncü İslam Giray Han Tarihi’dir. Bu eserde de Girayların Cengiz soyundan geldikleri ve Hanların eski Altın Ordu Hakanlarının siyasî özelliklerine sahip oldukları vurgulanmaktadır.
Reklam
Kırım Hanlığı'nda Cengiz Han Yasası’na dayanan Tatar usulüne göre hanedanın en yaşlı üyesi tahta çıkar ve ananeye göre tahta çıkana kadar da kalgay sultanlık makamında bulunuyordu.
KÜÇÜK - BÜYÜK KAYNARCA Büyük Bozgunun acısını, arkasından gelecek Birinci Abdülhamîd müstesna, Üçüncü Mustafa'dan daha derin duyan hiç kimse yoktur. Bu asil Padişah, Hilâlin, liyakatsiz ellerde, haçı taşıyan eller tarafından gördüğü hakarete dayanamamış ve kahrından eriyip gitmiştir. Birinci Abdülhamîd de aynı şekilde onu takip edecek...
Âl-i Cengiz ve Âl-i Osman müttefikliği
1. Süleyman’ın (Kanuni Sultan Süleyman) devrinde Osmanlı hükümdarları iktidar üstündeki taleplerini üç tarihi geleneğe dayandırıyorlardı: (1) İslamiyet - Arabistan ve Filistin’deki kutsal yerleri kontrol ediyorlardı ve imparatorluğu Hıristiyan dünyasına karşı yürütülen dini gazalar neticesinde kurmuşlardı; (2) Bizans - Roma mirası - Bizans’ın başkenti ile beraber tarihi imparatorluk haklarına da sahiptiler ve Bizans imparatorluğuna ait toprakların hemen tamamını fet-hetmişlerdi; (3) Türklük - İmparatorluk ünvanları arasında han ve Padişah-ı Deşt-i Kıpçak (Kıpçak Bozkırının Padişahı) da vardı.Bu son unsur, Kırım Tatarları ile olan münasebetlerinde Osmanlı siyasi ideolojisi için önemliydi. Çünkü Cengiz Han’la politik irtibat, Orta Asya’ya kadar uzanan Türk - Tatar bozkırında hukuki siyasi otoriteye sahip olmak için yegâne yoldu.
Kereyler (Giraylar) ve Kalgaylar
Kırım toplumunun en tepesinde hanları ve zâdegân sınıfını çıkaran Giray hanedanı vardı. Giraylar, soy kütüklerini Altın Ordu’dan Ulu Ordu’ya ve Cengiz Han’a kadar götürürlerdi. Bu gelenek, hanedana tarihi bir meşruluk hissi ve han unvanlannda tebarüz eden siyasi legitimizma hakkı sağlıyordu. Mengli Giray şöyle anılırdı: Kendisine büyük saygı ve saadet bahşeden Allah’ın en yüce övgüsüne sahip, hanedanın sancağını yükseltip düşmana karşı savaşta büyük sebat gösteren, rütbesi kendisine hükümdarlık gücü veren devletin sahibi, Hanlar sülalesi yoluyla Ulu Han’ın soyundan gelen, saf ırktan doğmuş Kırım Hanı. Bir asır sonra Kırım Hanı şöyle anılıyordu: “Ulu Ordu’nun ve Ulu Yurt’un, Kıpçak Bozkırının, Kırım Devleti’nin sayısız Tatar ve Nogay’ın Ulu Hükümdarı”. Gerçi bu unvanlar ülke içinde kullanılıyordu, ama Tatar hanları dış yazışmalarında da buna benzer unvanlar kullanıyorlardı. Örneğin han, 1680 yılında Moskova grandüküne yolladığı bir nâmede kendisinden şöyle bahsediyordu: “Allah’ın inayetiyle Ulu Ordu’nun, Ulu Kırım Yurt’unun, Kıpçak Bozkırının, sağ ve sol kol ülkelerindeki birçok Tatar’ın ve dahi Çerkezlerin kutlu Hanı, Biz Ulu Murat Giray Han.”
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.